CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM`de partisinin grup toplantısında konuştu. Özel, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da partisinin nerede durması gerekiyorsa orada durmaya devam edeceğini belirterek, "Karşımızda kendinden olmayan herkese düşman hukuku uygulayan bir organize kötülük, bir gözü dönmüşlük var. Bunun adı 100 gündür Ahmet Özer`i bir gizli tanıkla içeride tutup bir iddianame yazamamaktır. Sonra oradan bir şey bulamayınca Beşiktaş davasından tutuklamak ve Ahmet Özer`i içeride tutmaktır. Ovacık Belediye Başkanı`na 12 yıl önce, ‘Bu cenazeyi ailesine sen götür. Askeri araçla giderse çatırşma olur, şehit veririz` deyip sonra terörist cenazesi götürmekten, cenazede bulunmaktan kayyum atamaktır. Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat`a AK Partili belediyelerden, Meclis`ten, Sayşıtay`dan, Yargıtay`dan iş alan birisinden araç kiralandı diye onu içeri atmaktır. Belediye Başkanımızın kendi aracı 400 bin TL, kasko değerinden pahalıya satıldı diye suç bulup aynı kişinin Isparta Belediyesi`ne araç hediye etmesini görmezden gelmektir" ifadesini kullandı. Özel, şunları kaydetti:

“Esas hedef Ekrem İmamoğlu”

"Bir yandan esas hedefin Ekrem İmamoğlu olarak dört koldan kendisine saldıran, bir yandan Beylikdüzü davasını, Savcının dördünde de rapor alarak, ‘Hazır değilim` deyip ileriye tarih alarak, sonuncusnda da nisana atarak Demokles`in kılıcı gibi tepesinde tutulması; kendine ‘ahmak` diyene, ‘Sensin ahmak` dedi diye siyasi yasak kararı verilip istinafta bekletilmesi; Gençlik Kolları Genel Başkanımızın yeniden ifadeye çağrılması, her sözünden soruşturma başlatılması ne yapılmaya çalışıldığını bize göstermektedir. Saldırı sadece CHP`ye değil, bütün muhalefete birliktedir. Sayın Ümit Özdağ`ın yemek yerken gözaltına alınıp, götürülüp Silivri`ye tıkılması da 12 yıl önceki Gezi Eylemleri`nden 12 yıl sonra RTÜK eliyle videodan bakıp sanatçılara saldırılması da İstanbul Barosu`nun kapatılmaya çalışılması ya da 76 yaşındaki bir kadın akdemisyenin tweet yüzünden hapse atılması da Halk TV`den beş gazetecinin gözaltına alınıp Suat Toktaş`ın Silivri Cezaevi`nde esir tuulması da ‘Mustafa Kemal`in askerleriyiz` diyen teğmenlerin, komutanların ordudan ihraç edilmesi de bir bütünün parçasıdır.

"Erdoğan tüm tuşlara aynı anda basmaktadır"

Erdoğan tüm tuşlara aynı anda basmakta, iktidarın sonuna geldiğini gördüğü için, kendini kurtarmak için muhalefeti dağıtmaya, şaşırtmaya, sindirmeye çalışmakta, güya kendi için yol temizliği yapmakta, olası rakiplerinden kurtulmaya çalışmaktadır. CHP`ye bütün enerjisini harcarken yoksulları, işsizleri, emekliyi, asgari ücretliyi unutmuştur. Sokağa çıkamaz, pazara gidemez, esnaf lokantasında oturamaz, ahaliye hal hatır soramaz hale gelmiştir. Sokaklarda üşüyen, kapalı salonlarda ısınan, kendi atadıklarına kendisini alkışlattıran Erdoğan`a karşı; sokakta gezebilenlerin, milletin gözünün içene bakabilenlerin artık meydan okuma zamanı gelmiştir.

“İstanbul`daki tüm demokratların ifade alacakların ifadesini almaları kıymetlidir”

Geçtiğimiz hafta, Çağlayan Adliyesi`ne ifadeye çağrılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu`na yapılan çağrının bütün İstanbul`a yapılan bir çağrı olduğunu ifade etmiş, ‘İstanbul`un bütün demokratları, sizi ifadeye çağırıyorlar. Gidin, ifade verin` demiştim. 13 farklı siyasi partiden birbiriyle bazen taban tabana zıt partilerin Çağlayan`daki birliktelikleri ve İstanbul`un sosyal demokratlarının, muhafazakar demokratlarının, milliyetçi demokratlarının, Kürt demokratlarının omuz omuza seçtiklerine ve iradelerine sahip çıkmaları, ifadeye birlikte gitmeleri ve ifade alacakların ifadesini Çağlayan meydanında almaları son derece kıymetlidir. Tüm siyasetçilere ve bütün demokratlara teşekkür ediyorum.

"Erken seçimin adayı erken belirlenir. Erkenden yola çıkacağız"

Kimse unutmasın, seçim takvimlerini, birilerinin talimatıyla hareket eden seçim kurulları başlatamaz, seçimleri millet başlatır. Milletin dertleri, beklentileri, talepleri seçimi başlatmıştır. Bu süreç derin bir yoksluluğa sürüklenen vatandaşlarımızın, her alanda adalete susamış milletimizin ortak iradesidir. Türkiye`nin iktidarı değiştirme yolculuğu başlamıştır. Geçen hafta bu kürsüde hep birlikte ‘Başlıyoruz. Talebimiz erken seçimdir, hemen seçimdir` dedik. Erken seçim isteyen bir partinin her şeyiyle seçime hazır olması gerektiğini söyledik. Bunu pek çok yerde söyledik, bir kez daha da buradan terkar ediyorum: Erken seçimin adayı erken belirlenir. Erkenden yola çıkacağız.

“CHP`nin yola çıkmasına kimse şaşırmamalıdır”

Daha düne kadar, ‘CHP iki aday tartışması arasında eziliyor. Gündeme boğuluyor. Netleşmelidir` diyen bazılarının şimdi, ‘CHP niye adayını erken belirliyor` demeye başladığını ama bir yandan sokağın ve örgütün bu mücadeleyi, bu yürüyüşü nasıl sahiplendiğini birlikte görüyoruz. Bir yandan İbrahim Tatlıses ile düet halinde Erdoğan adaylığını açıklamıştır. Bahçeli`nin adayı, balda tuz bulunduğu günden beri artık Erdoğan`dır. DEVA Partisi`nin, Yeniden Refah`ın Sayın Genel Başkanları, adaylıklarını ilan etmişlerdir. Ve süreçte adaylığını ilan etmesi gereken partilerden CHP`nin burada yola çıkmasına kimse şaşırmamalıdır. Bugüne kadar sürdürülen tartışmaların maksatlı olarak yoğunlaştırılması gündeme sis etkisi yapmaktadır. 2014, 2018 ve 2023 yıllarında yapılan seçimlerde adayı geç belirlemenin, yılları aday tartışmasıyla geçirmenin ya da seçime sayılı günler kala krizler yaşamanın bedelini çok ağır ödedik. Bunun için yine geçmişte adayı, tek bir kişinin ya da dar bir heyetin belirlemesinin sancılarını da çektik, bunlardan da ders aldık.

“Türkiye Cumhuriyeti`nin bir sonraki cumhurbaşkanını belirleme heyecanı tüm toplumda yaşanmaktadır”

CHP`nin Genel Başkanı olarak -‘Bir partinin genel başkanı doğal olarak talebi halinde adaydır` kabulüne rağmen- ben, partiyi yerel seçimlerde olduğu gibi genel seçimlerde iktidar partisi yapmak istemek dışında bu kadar büyük ama kendi açımdan hiçbir başka siyasi hedefimin olmadığını huzurlarınızda tekrar ediyorum. Tek başıma aday ilan etmek ya da dar bir kadroyla adaya karar vermek yerine, CHP`nin adayının 1 milyon 600 bine yaklaşan kayıtlı üyemizle ve halihazırda partiye davet ettiğimiz demokratların katılımıyla Türkiye Cumhuriyeti`nin bir sonraki cumhurbaşkanını belirleme heyecanı tüm toplumda yaşanmaktadır. Toplumun yüzde 70`i, CHP`lilerin yüzde 90`ından fazlası, tüm muhalif seçmenlerin yüzde 90`a yakını bu yöntemi olumlu, heyecan verici ve sonuç alıcı olarak görmektedirler.

“Ön seçimimizin tüm detaylarını konuşmak üzere 10 Şubat günü PM`yi toplantıya çağırıyoruz”

Geçen hafta bu kürsüde yaptığım çağrıdan sonra, online üyelik başvuruları 40 kat artmakta, bilhassa gençler büyük heyecanla CHP`ye katılmakta, partinin il-ilçe örgütlerinde biten üye koçanları Genel Merkez`in depolarını boşaltmaktadır. Örgütümüze yolladığımız yazıyla cumartesi, pazar dahil üye kayıtlarına saat 21.00`e kadar devam ediyoruz. CHP`nin PM`ce kararlaştırılacak ve ilan edilecek takvimiyle birlikte o güne kadar kaydedilmiş üyeler, bu seçimde oy kullanabilecektir. Buradan bir kez daha Türkiye`nin bütün demokratlarına bir sonraki cumhurbaşkanı seçiminin adayının belirlenmesi için seçmen kayıtları, CHP örgütlerinde ve online üyelikte devam etmektedir. Biz hem takvimle ilgili partinin yekili organında bunları çalışmak, tartışmak; ön seçim yönergemizin hazırlanan taslağına son şeklini vemrek, oya sunmak; yapılacak seçimde aday olabileceklerin kriterlerini belrilemek ve üye listelerini, askı listelerini, itiraz sürelerini belirlemek; CHP iktidarında yapılacak adil birer seçme örnek olarak ön seçimimizin tüm detaylarını konuşmak üzere 10 Şubat Pazartesi günü PM`yi toplantıya çağırmış bulunuyoruz.

“Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber ya hiçbirimiz”

CHP kendi içindeki demokrasiyi Türkiye`ye örnek gösteren, vadeden bir partidir. Emin olun, Cumhur İttifakı hiçbir yerde tartışılmayan tek kişi kararlarıyla kendini ve ülkeyi yönetirken CHP`nin demokratik tutumu, önümüzdeki süreçte 1970`lerde olduğu gibi tüm siyasi partilere ve Türkiye siyasetine örnek olacaktır. Buradan Sayın Erdoğan`ın çok rahatsız olduğu ve maalesef kötü niyet değilse büyük cehaletten kaynaklanan bir ifadeyi hatırlarak sözlerimi bitirmek istiyorum. Sayın Erdoğan`ın sandığının aksine, ‘Birleşe birleşe kazanacağız` ya da ‘Kurtuluş yok tek başına, Ya hep beraber ya hiçbirimiz` demek 1970`lerdeki bir Ziraat Bankası soygununun değil, 1940`larda Nazi Almanyası`nda baskı altında ezilen ve açlıktan kırılan Alman halkının sorunlarını dile getirmek, onlara kurtuluş yolunu göstermek için Bertolt Brecht tarafından yazılmış bir şiirdir: ‘Keiner oder alle.` Bu şiir dünyada 140 dile çevrilmiştir. Türkiye`de de bu şiir Halkın Ekmeği kitabıyla Türkçeye çevrilmiş ve birbirinden kıymetli şiirlerle hepimizin bilgisi dahilindedir ve Türkiye`nin bugünlerine çokça ışık tutmaktadır. Almancası 140 dile çevrilen ve bütün dünyanın mücadele edenlerine, sendikacılarına, demokratlarına ilham olan bu şiir, Sayın Erdoğan`a gelince ‘Bir teröristin sloganı` denebilecek kadar cehalete dönüşebilmiştir.”

Özel, şiirin Almancasını okuduktan sonra sözlerini, “Ya hep beraber ya hiçbirimiz” diyerek bitirdi ve bu sırada kürsüden Mansur Yavaş ile Ekrem İmamoğlu`nun geçen hafta Çağlayan Adliyesi önünde çekilmiş fotoğrafını gösterdi.

Özel konuşmasının ardından grup salonu dışında bir gazetecinin “Mansur Yavaş`ın ön seçim kararına karşı olduğu söyleniyor. Nasıl değerlendirirsiniz” sorusuna, “A Haber, sen de kurtulamazsın tek başına. Ya hep beraber ya hiçbirimiz” yanıtını verdi.

(SON)