Brezilya’dan yola çıkan ve 25 bin 175 sığırı vahim koşullarda taşıdığı raporlanmış NADA gemisinin Mersin Limanı’na varmasının ardından, Bağımsız Hayvan Hakları Topluluğu ve Hayvan Hakları İzleme Komitesi Mersin’de bir basın açıklaması yaptı. Mersin Gazeteciler Cemiyeti’nde düzenlenen ve CHP Mersin milletvekilleri Fikri Sağlar ile Serdal Kuyucuoğlu’nun da katıldığı toplantıda canlı hayvan ticaretinin tamamı ile yasaklanması istendi.
“Canlı hayvan ticareti yasaklansın” sloganıyla düzenlenen toplantıda açıklamayı okuyan gazeteci ve hayvan hakları aktivisti Zülal Kalkandelen, "Türkiye’nin ‘’ucuz et’’ politikası, hayvanlara işkence, insanlara hastalık ve çevreye felaket olarak dönüyor.
Bir süredir Türkiye’nin yurtdışından ithal ettiği canlı hayvanlar büyük bir zulme maruz bırakılarak, haftalarca süren gemi yolculukları ile başta Mersin olmak üzere farklı limanlara getiriliyor. Son olarak 25 bin 175 sığırı dün Mersin Limanı’na getiren NADA gemisi, içindeki vahim koşullar nedeniyle Brezilya’da yoğun kamuoyu tepkisi ve davalara konu olmuştur. Mahkemenin isteği doğrultusunda gemiye giren teknik ekibin yazdığı rapora eklenen fotoğraf ve videolar elimize ulaştığında ülkemiz kamuoyunun bilgisine sunduk. Söz konusu raporda, hayvanların aç ve susuz bırakılmaması, acı ve hastalığa maruz kalmaması, huzursuzluğa yol açacak bir ortamda tutulmaması, doğal davranışlarını yerine getirmesini engelleyecek bir fiziksel ortamda bulundurulmaması ve hayvanlara korku ve stres yaşatılmaması şeklindeki beş evrensel kurala uyulmadığı, canlı hayvan ticaretinin açık bir hayvan sömürüsü ve zulüm olduğu belirtiliyor. NADA’ya istiflenen bu hayvanların yaşadığı eziyet daha başlangıçta Brezilya içerisinde tırlarla yaptıkları yolculukta başlıyor, gemiye zorla bindirilen hayvanlara elektroşok uygulandığına dair kanıtlar bulunuyor. Bu koşullarda hastalanan hayvanların bir kısmı yaşamını yitirdiği için, gemide kurulan bir düzenekte öğütülerek bir çöp gibi denize atılıyor. Bu manzara yaşadığımız bu çağda kabul edilebilir değildir. Bu nedenle biz hayvan özgürlüğünü savunan aktivistler olarak, canlı hayvan ticaretinin tamamı ile yasaklanmasını talep ediyoruz.
Bununla birlikte o gemilerdeki daracık alanlarda neredeyse üst üste bir ortamda, aç susuz hiçbir yaşamsal ihtiyaçları giderilmeden ve yaralanmaları, kemik kırılmalarını önleyecek hiçbir güvenlik tedbiri alınmaksızın taşınan hayvanların sağlıklı kalması mümkün olmadığından bu ticaret halk sağlığını da ciddi anlamda tehdit etmektedir. Nitekim NADA’da tutulan teknik raporda kendi dışkı ve idrarlarına bulanarak seyahat eden hayvanların yeminde bile dışkı kalıntıları tespit edilmiştir. NADA gemisinin limanda demirlemesiyle kenti saran yoğun kötü koku günlerce hissedilmekte, korkunç bir hava kirliliğine neden olan gemiden, etrafa bakteri yayılma olasılığı yüksek görülmektedir.
NADA gemisi hakkında, bütün bu nedenlerle Brezilya’da açılan dava sonucunda, mahkemenin durdurma kararı vermesine rağmen, siyaset ve ticaret el ele verip hukuku alt ederek geminin yola çıkması sağlanmış; Türkiye’de ise Mersin Barosu tarafından yapılan suç duyurusu, adli makamları harekete geçirememiş, gemide bağımsız bir heyetin inceleme yapmasına imkan tanınmamıştır.
Türkiye’nin taraf olduğu Hayvanların Uluslararası Nakliyat Sırasında Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’ne açıkça aykırı olan bu ticaret, 21. yüzyılda hayvan köleliğini devam ettirip insan sağlığını da hiçe saymakta, ekolojik felaketlere neden olmaktadır. Bu gemiler, ölüm gemileridir ve ölümden, işkenceden, hastalıktan başka bir şey getirmeyecektir. Yolculuk sırasında kaç hayvanın yaşamını yitirdikten sonra cesetlerinin öğütülerek denize savrulduğu bilinmemekte, bu vahşeti ortaya çıkaracak bir resmi bilgi de kamuoyu ile paylaşılmamaktadır.
Bu ne ilk ne de son ölüm yolculuğu olacaktır. 2018 yılı sonuna kadar, 975 bin canlı hayvanın dehşet verici koşullarda farklı ülkelerden Türkiye’ye taşınacağı bilgisi medyaya yansımıştır. Biz, başta Brezilya olmak üzere canlı hayvan ticareti yapan tüm ülkeleri kınıyor ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nı bu kanlı ticareti derhal durdurmaya çağırıyoruz. Türkiye kamuoyunu da hayvanlara karşı bu suçlara ortak olmamaya, duyarlı canlıların yaşam hakkına saygı duymaya davet ediyoruz." açıklamasında bulundu.
NADA Gemisi hakkında yapılan ortak basın açıklamasında şu ifadeler yer alıyor:
Son zamanlarda, Mersin limanından sık sık kötü kokular geliyor. Bu kokuların görünüşteki kaynağı, sağlıksız ve insafsız koşullarda büyükbaş hayvan taşıyan yabancı gemilerdir.
Kötü kokunun asıl kaynağı ise Ankara'dır, AKP Hükümetidir. Kendi ülkemizin çiftçisini, kendi ülkemizin besicisini desteklemek yerine, uluslararası gıda tekellerini ve onların Türkiye’deki ortaklarını zengin etmeyi tercih eden AKP, yaşanan felaket tablosunun asıl sorumlusudur.
Bugün, NADA adlı bir gemiyle Mersin'de bir kez daha ortaya çıkan bu tablo, ülkemizin besicilerine, ülkemizin tüketicilerine ve canlı haklarına karşı sergilenen bir büyük duyarsızlığın sonucudur.
27 bin büyükbaş hayvanın, dışkı ve idrar içinde, susuz ve aç şekilde yola çıkarıldığı, daha gemi Brezilya'dayken, resmi raporlarla tespit edilmiş ve geminin boşaltılmasına karar verilmişti. Ancak gıda tekellerinin ve onların Brezilya ve Türkiye'deki işbirlikçilerinin girişimiyle, geminin, mahkeme kararına rağmen yola çıkması sağlandı.
Brezilyalı uzmanların hazırladığı teknik rapora göre, gemideki büyükbaş hayvanların maruz kaldığı muamelenin tanımı, işkencedir. Olağanüstü kötü koşullarda, haftalarca taşınan bu hayvanlar hem kendileri hastalanıyor, hem de geminin ziyaret ettiği yerlerde halk sağlığı sorunlarına neden oluyorlar. Şimdi aynı risklerle bizler karşı karşıyayız. Ne var ki, yetkililer konunun üstünü örtmekten, gerçekleri gizlemekten başka hiçbir şey yapmıyorlar. Mersin Barosu'nca yapılan suç duyurusunun gereği yerine getirilmiyor.
Çernobil faciasından sonra, çaydaki radyasyonun tehlikeli olmadığını kanıtlamak için çay içerek şov yapan Bakanlar görmüştük. Şimdiki Bakanlar o kadarına bile tenezzül etmiyorlar... Eğer Mersin limanına gelen bu hayvanların uygun koşullarda taşındıklarından, sağlıklı olduklarından eminse, buyursun Sayın Hayvancılık Bakanı, o gemiye hep birlikte çıkalım. O hayvanlar hangi koşullarda ülkemize geldiler, herkes görsün.
NADA adlı geminin acilen karantinaya alınması, içindeki büyükbaş hayvanların, bağımsız veterinerler aracılığıyla, şeffaf bir şekilde denetlenmesi şarttır.
Bu tür trajedilerin tekrar yaşanmaması, halk sağlığının daha fazla tehdit edilmemesi, gıda tekellerine bağımlılığın ortadan kalkması için yapılması gereken de bellidir: Hayvancılıkta yerli üretim korunmalıdır. Türkiye bugün, ülke içinde üretilen büyükbaş hayvan sayısının 10 katından fazlasını ithal etmektedir. Bu büyük ithalatın gerekçesinin, et fiyatlarını ucuzlatmak olduğu söyleniyor. Oysa gerçekte ucuzlayan yalnızca vatandaşın hayatının ve sağlığının değeridir.
Besici üretimden kaçmak zorunda bırakılırsa, istediğiniz kadar et ithal edin, milyar dolarları akıtın, et fiyatları yine artacaktır. Vicdanlara sığmayan koşullarıyla topraklarımıza hastalık taşıyan "dehşet gemilerinin" ardı arkası kesilmeyecektir.
"Hukuk" diyoruz, dinlemiyorlar... "Besicilerimizin çıkarları" diyoruz, umursamıyorlar... "İnsanımızın sağlığı" diyoruz, aldırmıyorlar... "O gemide taşınanlar da birer can, onların da hakları var" diyoruz, gülüp geçiyorlar... Ama yılmayacağız ve onlara eninde sonunda, insan olmayı öğreteceğiz.