(ANKARA) -Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu, baronun 68`inci Olağan Genel Kurulu`nda yeniden başkan adayı olduğunu açıkladı. HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu`nun Anayasa`nın 4`üncü maddesiyle ilgili sözlerine tepki gösteren Köroğlu, "Kimsenin haddine değil o ilk dört maddeyle ilgili, onun tartışmaya açılacağını iddia etmek" dedi. Köroğlu, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli`ne ilişkin ise "Bütün sivil toplum kuruluşları, barolar örgütlenerek daha geniş bir hat oluşturarak bir mücadele sergileyeceğiz" dedi.
5-6 Ekim günlerinde yapılacak Ankara Barosu 68`inci Genel Kurulu`nda Demokratik Sol Avukatlar Grubu`nun başkan adayı olan mevcut başkan Mustafa Köroğlu, Demokratik Sol Avukatlar Grubu`nun önceki dönem başkanları ve üyeleri ile ODTÜ Vişnelik Tesisleri`nde bir araya geldi. Köroğlu, yaklaşan Ankara Barosu Genel Kurulu`nu ve ülkede yaşanan hukuk alanındaki gelişmeleri ANKA Haber Ajansı`na değerlendirdi.
Demokratik Sol Avukatlar Grubu`nun 50`nci yılına girdiğini belirten Köroğlu, "Bu sene yüz yaşına basan Ankara Barosu`nun yüz yıllık bir çınarın gövdesini oluşturan elli yıllık Demokratik Sol Avukatlar Grubu bir araya geldi. Bundan önceki dönemde grubumuz adına baro başkanlığı yapan, yönetim kurulu üyeliği, denetleme, disiplin ve delegasyon üyeliği yapan meslektaşlarımla, üstatlarımla birlikte yol yürüdüğüm arkadaşlarınla hep bir aradayız. Demokratik Sol Avukatlar Grubu her sene seçim döneminde iki yılda bir yapılan genel kurullarda kendi adayını belirler. Bu sene de Demokratik Sol Avukatlar Grubu`nun başkan adayı ben ve yönetim kurulu listesindeki ve diğer organlardaki arkadaşlarım birlikte yeni bir döneme daha hazırlanıyoruz" dedi.
"Büyük bir işsizlik var, avukatlık mesleği de bundan payını aldı"
Köroğlu, yeni mezun avukatlar için istihdam alanları yaratmaya çalıştıklarını ifade ederek, "Tabii ki geçen dönemden edindiğimiz tecrübe, yine başladığımız projeler ve özellikle de baronun kurumsal yapısı, geleceği ve bu mesleğin geleceği olan gençler adına yaptığımız hatta bugün üstatlarla birlikte onların adına önceki dönem bazı baro başkanlarımız adına tahsis ettiğimiz odalarını açtık. Çünkü işsizlikle mücadele ediyoruz. Büyük bir işsizlik var. Özellikle de avukatlık mesleği de bundan payını aldı. Çok sayıda hukuk fakültesinin açılmasına bağlı olarak şimdi o gençlere o umutsuzluktan çıkartıp kendi bürolarına açtıkları büyük bir kampüs yarattık Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye Barolar Birliği`yle birlikte. Orada yüzlerce meslektaşımız çalışmaya başladı. Bugün bürolarını açarken gözlerindeki o ışığı, umudu tekrar gördük. Bunlara devam edeceğiz" şeklinde konuştu.
Köroğlu`ndan HÜDA PAR`a sert tepki
HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu`nun Anayasa`nın 4`üncü maddesinin kaldırılmasına yönelik sözlerine tepki gösteren Köroğlu, "Bir taraftan anayasa değişikliği çalışmaları başladı. Anayasa`yla ilgili olarak çok ciddi bir duruş göstermemiz lazım. Çünkü asla tartışma konusu dahi olmayacak ilk dört maddeye ilişkin bile söz söyleyenler olduğunu görüyoruz. Kimsenin haddine değil o ilk dört maddeyle ilgili, onun tartışmaya açılacağını iddia etmek" diye konuştu.
"Can Atalay konusunda mücadele etmeye devam edeceğiz"
Köroğlu, milletvekilliği düşürülen Can Atalay`ın yargı sürecine ilişkin ise "Tabii ki bütün iki yıl boyunca inanılmaz bir mücadele verdiğimiz, hatta son beş yılda Ankara`da yapılmış en uzun süreli yürüyüş olan, 17 kilometrelik yürüyüş yaptığımız Can Atalay`ı süreci var. Can Atalay`ın halen Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen ve Anayasa`ya rağmen bir milletvekili olarak tutuklu olması. Bu meselenin artık bir Can Atalay meselesi olmaktan da çıkıp bir Anayasa`nın uygulanmaması meselesi olması noktasında belli ki mücadele etmeye devam edeceğiz" dedi.
Yeni yapılacak Ankara Adliyesi`nin temelinin 19 Eylül Perşembe günü atılacağını aktaran Köroğlu, sürece ilişkin şunları kaydetti:
"Kendi mesleki sorunlarımız tabii ki çok fazla. Sevindirici tek güzel bir haberimiz var. O da bu noktaya gelene kadar Ankara Barosu olarak büyük emek verdiğimiz Ankara Adliyesi`nin yapılması konusu. 2019 yılından bu yana dört senedir hiçbir adım atılmamıştı. Bu görev süremizde Adalet Bakanı Yılmaz Bey seçilir seçilmez bu konuyu hemen görüşmeye gittik. Kendilerine de bu konuda nasıl bir yol izleyeceğimizi, eylem sürecini başlatacağımızı anlattık. Nitekim sürekli takip ederek kendilerini arayarak komisyon kurarak görüşmelere giderek altı ay içerisinde onlara verdiğimiz süre içerisinde bu ihaleyi gerçekleştirdiler. O yüzden ilgisi için teşekkür ederim ve şimdi de bugün daha yeni ilk defa burada söylüyorum. Perşembe günü saat 12.00`de yeni Ankara Adliyesi`nin temel atma töreni var. Bütün meslektaşlarımı da oraya davet ediyorum. Bizim için sevinçli çünkü 2027 Nisan ayında bitecek bu adliyeyle biz yıllardır Ankara`nın muhtelif yerlerine dağılmış ve bu dağınıklıkla hem mesleğin icrasını zor yerine getiren hem ekonomik olarak bir sürü kayba neden olunan aynı zamanda psikolojik olarak da etkilendiğimiz bir süreç yaşıyorduk ve bir de o bir mesleğin içinde olması gereken birlik, beraberlik, dayanışma aynı bina aynı kampüs içerisinde çalıştığımızı elde ettiğimiz o duyguları kaybetmiştik. Bu gece burada da hissettiğim gibi o dayanışmayı umarım çok yakın zamanda meslektaşlarım Ankara`da tekrar buna kavuşacak."
"Bu ülkede her şeyi önce bir test etmeye çalışıyorlar"
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli`ni eleştiren Köroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mücadele kavramını özellikle kullanıyorum. Ne yazık ki her alanda mücadeleye devam etmemiz gerekiyor. Bakıyorsunuz Cumhuriyet kazanımları, laiklikle ilgili, halen bir eğitim müfredatı tartışmasının içine çekiliyoruz. Eğitim müfredatının bu kadar ülkenin bir talim terbiye kurulu gibi müfredatla ilgili çocukların geleceğiyle ilgili bu kadar gerçekten dini içerikli bir müfredat ve eğitime doğru yol alması bizi endişelendiriyor. Bu konuda artık gerçekten bütün sivil toplum kuruluşları, barolar örgütlenerek daha geniş bir hat oluşturarak bir mücadele sergileyeceğiz.
Bu ülkede her şeyi önce bir test etmeye çalışıyorlar. Önce gündeme atarak, belki arka planda başka şeyler yapıyorlar. Şu anda o yüzden direkt uygulamaya geçmiş bir şey yok ama biz geçtiğimiz iki senede ÇEDES uygulamaları, lise ve ilkokullarda imam hatip kökenli kişilerin gelip dini eğitimler verecek olması gibi şeyler yaşadık. Biz artık bunlardan vazgeçilmesini istiyoruz. Yani bu ülke ne yazık ki bunun acısın yüz yıllık bir süreçte geldiğimiz noktada en son işte 15 Temmuz darbe sürecinde yaşadı. Yani cemaatlere, topluluklara, örgütlere, dergahlara ve tekkelere artık bir son verilmesi lazım.
Hele eğitim denilen şeyin bundan çok daha uzak tutulması lazım. Bugün daha çok çocuğun, kadının eğitime ulaşmasını sağlamamız lazımken ne yazık ki eğitim platformlarıyla biz Ankara Barosu yakın zamanda çocukların daha okuldayken özellikle de yiyecek ihtiyaçlarına ulaşması için bir platform oluşturmaya çalışıyoruz. Niye? Çünkü iliklerimize kadar hissettiğimiz derin bir yoksulluğun içindeyiz. Yoksulluk ve şimdi yoksunluk. Buna son vermemiz lazım. O yüzden çocuklarımızı iyi yetiştirmemiz lazım. Çocuklarımızı çağdaş, modern, bilimin ışığında yetiştirmemiz lazım. Ne zaman ki bilimden uzaklaşırsınız, o zaman sonunuz her zaman bu ülkenin zaman zaman yaşadığı gibi işte karanlıklar, kendi kişisel hesapları, ihtirasları, gücü ele geçirmek, hatta devleti ele geçirmek olan cemaat tipi yapılanmaların üzerinde cirit attığı bir ülkeye döner."