(ANKARA) - Diyarbakır`da kaybolduktan 19 gün sonra cansız bedeni dere kenarında bulunan 8 yaşındaki Narin Güran için Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Ankara`da basın açıklaması yaptı. Ankara Kadın Meclisi İl Temsilcisi Tuana Gençer, "Narin`e ne olduğunun hesabını hep birlikte soracağız" dedi. CHP Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez ise "Kaldırın bu yayın yasağını, bu millet gerçeğin ne olduğunu öğrenmek istiyor" sözleriyle tepki gösterdi.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Ankara`da, Diyarbakır`da kaybolduktan 19 gün sonra cansız bedeni dere kenarında ve çuval içerisinde bulunan Narin Güran için basın açıklaması düzenledi. Platform adına basın açıklamasını okuyan Ankara Kadın Meclisi İl Temsilcisi Tuana Gençer, Narin cinayeti üzerinden Türkiye`de binlere kayıp çocuk olduğunu vurguladı. Rabia Naz cinayeti ve hala kayıp olan Gülistan Doku olaylarını hatırlatan Gençer, "Peşine düşmek zorundayız, düşmezsek kıllarını bile kıpırdatmayacaklarını biliyoruz" dedi. Gençer şöyle konuştu:
"Tam 19 gündür her yerde karış karış aradık Narin`i. Dört bir yanı mobese kameralarıyla çevrili bir kentin küçücük bir köyünde bir kız çocuğu 19 gündür nasıl bulunamaz? Narin`in en son görüldüğü andan kayıp ihbarının verildiği ana kadar tam üç saat geçmiş. O üç saatte neler oldu bilmiyoruz. Günlerdir açıklamalar yapıyorlar. `Titizlikle inceliyorlarmış` çeşitli manipülasyonlar olduğu için yayın yasağı getirmek zorunda kalmışlar. Ama yayın yasağı hep bizim gibi düşünen insanlara geliyor. Hep `Narin nerede` diye soranlara geliyor hep muhalif basına geliyor. Çünkü onların `Narin nerede` sorusuna bile tahammülleri kalmamış. Sadece bir başsağlığı mesajıyla yetineceklerini zannediyorlar. Narin`in ölümündeki ihmallerine bir başsağlığı mesajının altına saklanarak gizleyebileceklerini zannediyorlar. Narin nerede diye sormak zorundaydık. Çünkü Rabia Naz`ın ölümü hala aydınlatılmadı. Çünkü Gülistan Doku dört yıldır bulunmadı. Peşine düşmek zorundayız, düşmezsek kıllarını bile kıpırdatmayacaklarını biliyoruz. Her ay bini aşkın çocuğun kaybolduğu konuşuluyor, duyuyoruz. TÜİK tüm bu verilerin karşısında tüm bu konuşulanların karşısında 2016 yılından beri tek bir kayıp çocukla alakalı veri yayınlamamış. Tek bir veri dahi raporlamamış. Bu sessizliğin arkasına sığınamazsınız. O çocuklara ne olduğu hesap vermek zorundasınız. Antalya`da, Gaziantep`te, Diyarbakır`da yoğun şekilde çocuk kaybolduğu haberlerini alıyoruz. Bunun için seslerini çıkartmayanların, aile odaklı politikalar konusunda ne kadar konuştuğunu görüyoruz. O aileye, o babaları tarafından çocukların öldürüldüğü kutsal aileye nasıl kutsallaştırdıklarını, nasıl yücelttiklerini görüyoruz. Siz o çocukların öldürüldüğü, istismar edildiği aileleri, kutsallaştıracağınıza kaybolan çocukları bulun. Antalya`da, Antep ve Diyarbakır`da Türkiye`nin dört bir yanında kaybolan çocukların hesabını vermek zorundasınız.
"Bu sistem bu siyasi iktidar Narin`in yarın gülüp oynamasına bile izin vermedi"
Narin Güran cinayeti üzerinden Çocukları Koruma Kanunu ve Lanzarote Sözleşmesinin uygulanmadığını vurgulayan Gençer, yaşanılanların hesabını soracaklarını belirterek açıklamasında şunları söyledi:
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, senin görevin ne? Sadece aileyi kutsallaştırmak mı? O ailelerin içinde çocuklara ne oluyor sormaz mısınız? Sormazsınız, ama biz sorarız bakın soranlar burada. O ailelerin içinde bir çocuk dahi istismara uğradığında, bir çocuk şiddete uğradığında, bir çocuk öldüğünde hesabını size sorarız. Siz de bize hesap vermek zorundasınız. O koltuklarda kılınızı kıpırdatmadan sadece başsağlığı dileyerek oturamazsınız. Çocuklar istismar ediliyor, öldürülüyorlar. Ama yarın okullar açılıyor değil mi? O çocukların okullara gitmesi gerekiyor. Narin`in yarın okula gitmesi gerekiyordu. Fakat bu sistem bu siyasi iktidar Narin`in yarın gülüp oynamasına bile izin vermedi. Narin`in okula gitmesine bile izin vermedi. Ama yapılabilir, çocuk istismarı, bu ölümler durdurulabilir.
"Çocukların ölü bedenlerini çuvallarda bulmayalım"
Her sabah çocukların, kadınların, hayvanların, çuvalların içinde ölü bedenlerinin bulunmadığı haberlere uyanmayabiliriz. Peki bunu nasıl yapacağız? Tıpkı kadın cinayetlerini durdurmanın mümkün olduğu gibi çocukları korumak da mümkün. Çocukları tanıma kanunu var. O Çocukları Koruma Kanunu uygulanırsa tıpkı 6284 gibi. Çocukları Koruma Kanunu da uygulanırsa çocuklar yaşayabilir. Lanzarote Sözleşmesi var, tıpkı İstanbul Sözleşmesi gibi. Akıbeti İstanbul Sözleşmesi gibi olmasın. Lanzarote Sözleşmesi etkin uygulansın. Uygulansın ki çocukların ölü bedenlerini günler sonra çuvallarda bulmayalım. Yarın okullar açılıyor risk tarama formları var. O risk tarama formları okullarda dondurulursa, uygulanırsa çocuk istismarı önlenebilir. Yasalar var. Sözleşmeler var. Yapılacak çok fazla şey var. Bunları yaparsak çocukların bu parklarda özgürce güldüğü, koşup oynadığı o günleri var edebiliriz. Kadınlar, çocuklar, hayvanlar, bu sokaklarda eşit özgür yaşayabiliriz. Başka Narin`ler olmayabilir. Narin`in hesabını soracağız. Sessiz kalmalarına izin vermeyeceğiz. Başka Narin`ler olmasın diye hep bir arada omuz omuza mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Yasayı, sözleşmeyi uygulatacağız. Narin`e ne olduğunun hesabını hep birlikte soracağız. Çocuğa yönelik, kadına yönelik, hayvanlara yönelik hep bütün şiddetlere hep birlikte kendi ellerimizle durduracağız."
"İktidarın insana değer vermeyen zihniyeti"
Narin için yapılan eylemde söz alan CHP Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez ise "kutsal aile kavramı içerisinde kadınları, çocukları ölmeye mahkum ediyorlar" diyerek yaptığı açıklamada hükümeti sert ifadelerle eleştirdi:
"Alt tarafı bir çiçek toplayıp bir hayvan sahiplenip birkaç insan tanıyıp gidecek bu dünyadan nasıl kötü bir zamana denk geldi ömrümüz. Vicdansızların, sapıkların katillerin, nefretin, cehaletin ortasına düştük. Dost tam da tarif ettiği gibi cehennemin ortasındayız bu iktidarın sayesinde. Şimdi kimse timsah gözyaşı dökmesin. Bugün bulunan o çuvalı içerisinde sadece Narin yok, bu ülkenin iktidarının tam kendisi var. Utancımız var. Hepimiz o çuvalın içindeyiz. Kimse bu ülkedeki yasaların yeterli olmadığından bahsetmesin. Gerek ulusal gerek ulusal uluslararası sözleşmelerimiz elimizde mevcut. Mesele bu iktidarın insana değer vermeyen zihniyetidir. Mesele hayata önem vermeyen bu iktidarın zihniyetidir. Bizler yaşam hakkı dedik onlar tam tersini yaptılar. Bir kutsal aile kavramı içerisinde kadınları, çocukları ölmeye mahkum ediyorlar.
"Yayın yasağını kaldırın"
Buradan yayın yasağı koyanlara sesleniyorum. Kaldırın bu yayın yasağını, bu millet gerçeğin ne olduğunu öğrenmek istiyor. 19 gündür neyin peşinde olduğunuzu öğrenmek istiyor. Bir başka beklediğimiz sonuç var. Otopsi raporuyla ortaya çıkacak. Otopsi çalışmaları bu saate kadar devam etmektedir. Dolayısıyla artık beklentimiz artık öfkemiz Türkiye`deki cezasızlık politikasının ortadan kalkması aile ve değerlerimiz diyerek çocukların ve kadınların tecavüzünün ve ölümlerinin önünün kapatılması yönündeki çalışmaların artmasıdır. Bakanlar koltuklarına yapışmaktadır bu ülkede. Böyle bir olay başka bir ülkede olsa Aile ve Sosyal Hizmet Bakanı anında istifa ederdi. İçişleri Bakanı anında istifa ederdi. Dolayısıyla artık öfkeliyiz. Ancak biz ölümlerin olmaması için alanlardayız. O yüzden hesap soracağız ama niye bu cinayetlerin önlenemediğinin hesabını da aynı zamanda soracağız. Dolayısıyla Narin hepimizin yüreğinde ve onun hesabını hep sormak için dün olduğu gibi bugün de korkmadan, susmadan, yılmadan, neden, neden, neden diyeceğiz ve onun hesabını mutlaka soracağız"