(ANKARA) - Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Mülkiye Göç Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Murat Erdoğan, TBMM Avrupa Birliği Uyum Komisyonu`nda “Avrupa Parlamentosu Seçiminin Sonuçları Çerçevesinde Türkiye-AB İlişkilerinin Geleceği ve Göç” konusunda yaptığı sunumda 18 Mart Mutabakatı`na dair, “Bu anlaşma tarihte görebileceğiniz en komik anlaşmalardan birisidir, çalakalem yazılmıştır. Hiçbir referansı yoktur. Bir metin çıkmasını istemişler, yapmışlar ve altına imza atmışlar” ifadelerini kullandı. Erdoğan “Türkiye`deki Suriyelilerin geri dönmesini beklemek hayal" ifadelerini kullandı.
TBMM Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, AK Parti Van Milletvekili Burhan Kayatürk başkanlığında toplandı. Başkanvekili seçiminin ardından Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Mülkiye Göç Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Murat Erdoğan, “Avrupa Parlamentosu Seçiminin Sonuçları Çerçevesinde Türkiye-AB İlişkilerinin Geleceği ve Göç" konusunda sunum yaptı.
Erdoğan, Avrupa Parlamentosu seçim sonuçlarına göre aşırı sağın yükseldiğinin dile getirildiğini ancak bunun Avrupa Parlamentosu`na yansımasının sınırlı gerçekleştiğini belirtti. Erdoğan, “Ana akım sağ ve sol gruplar kendi güçlerini korudular. Avrupa Halk Partisi oylarını artırdılar bile. Sosyalistler ve Demokratlar İttifakı oylarını korudular. Aşırı sağ olarak nitelediğimiz partilerin toplamı 131 sandalye oldu” ifadelerini kullandı. Seçimlerin önemli özelliklerinden birinin Yeşiller Partisi`ndeki gerileme olduğunu kaydeden Erdoğan, "Bunun en önemli nedeni Avrupa`daki yeni yeşil reform politikaları. Bunlar çiftçiler ve tarımda çalışanlar için büyük sorunlar getirecek gibi görünüyor” dedi.
“Toplum Avrupa Parlamentosu seçimlerini fantezi seçim olarak görüyor”
Avrupa Parlamentosu seçimlerinin yanı sıra kimi Avrupa ülkelerindeki seçimlere de değinen Erdoğan, "Avrupa Parlamentosu seçimlerinde toplum dişlerini gösterip politikacılara ayar veriyor. Ancak öbür tarafta kendi ülkelerindeki yönetim biçimlerine daha gerçekçi bir tercihte bulunuyorlar. Yani ekonomide, sağlıkta, eğitimde ne yapacağız, emeklilikte ne yapacağızı düşünüyorlar. Toplum Avrupa Parlamentosu seçimlerini biraz daha fantezi seçim olarak görüyor" değerlendirmesinde bulundu.
Sunumunda Türkye-AB lişkileri bağlamında göç konusunda da bilgi veren Erdoğan; Türkiye`nin AB ile ilişkilerinin 1959 yılında başladığını, soğuk savaşın ardından işin renginin değiştiğini belirtti. Erdoğan “AB ile ilişkilerimizde ilk krizlerimizi 90`lı yıllarda yaşadık. Çünkü Avrupa birleşmişti, Doğu Bloku çökmüştü, AB genişleme dalgası içine giriyordu ve Türkiye`ye orada yer görmüyordu. Ama biz direndik, mücadele ettik ve 1999`da bizi aday ülke ilan ettiler. ... 2005 yılında üyelik müzakereleri başladı. Bizde birdenbire işler değişti. Önümüze Kıbrıs`ı koydular ve Kıbrıs`ı önümüze koyduktan sonra çok fazla ilerleme şansı kalmamıştı” ifadelerini kullandı.
“Gelen insanlar kısa sürede dönecekler diye düşünüyorduk”
Türkiye`ye yönelik göç dalgasının, Orta Doğu`daki Arap Baharı sonucunda Suriye`deki gelişmeler ve Esad rejiminin politikaları sonucunda başladığını anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:
“29 Nisan 2011`de Türkiye`ye ilk Suriyeli kafile geldi. O zaman da Türkiye`ye gelen mülteciler Avrupa`nın umurunda değildi. Çünkü bunu bölgesel bir sorun olarak görüyorlardı. Herkesin düşüncesi `bu insanlar kısa bir süre sonra evine döner` şeklindeydi. Kamplar yapmaya başladık. Gelen insanlar kısa bir süre içinde dönecekler diye düşünüyorduk. Ama olmadı ve süreç farklı işledi.”
Son günlerde gündemde olan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Esad`ın görüşmesine değinen Erdoğan, “Bu iş artık Esad`dan da çıktı” dedi.
2013-2015 arasında Türkiye`ye gelen Suriyeli sayısında artış meydana geldiğini ve 2014 yılından itibaren Suriyelilerin Avrupa`ya kaçmaya başladıklarını belirten Erdoğan, “Orada birdenbire Avrupa bizi hatırladı” ifadesini kullandı.
“18 Mart Mutabakatı tarihteki en komik anlaşmalardan biri”
Prof. Dr. Erdoğan 18 Mart 2016 tarihinde Türkiye ile AB arasında göç konusunda imzalanan 18 Mart Mutabakatı`ndaki 10 maddeden sadece iki tanesinin çalıştığını; bunlardan birincisinin AB`nin para taahhüdü diğerinin ise Türkiye`nin bunun karşılığında mültecilerin geçişini engellemesi olduğunu söyledi. Erdoğan, diğer maddelerin uygulanmadığını belirttiği anlaşma için, “Bu anlaşma tarihte görebileceğiniz en komik anlaşmalardan birisidir, çalakalem yazılmıştır. Hiçbir referansı yoktur. Bir metin çıkmasını istemişler, yapmışlar ve altına imza atmışlar” şeklinde konuştu. Ahmet Davutoğlu`nun başbakanlığı döneminde imzalanan anlaşmadan 2 ay sonra Davutoğlu`nun istifa ettiğini ve 4 ay sonra 15 Temmuz`un yaşandığını anlatan Erdoğan, “15 Temmuz sonrasında Türkiye`deki olağanüstü hal dönemi Türkiye-AB ilişkilerini başka bir yere taşıdı” diye konuştu.
“Göçü yönetmek zor”
Erdoğan, Suriye`deki durumun içinden çıkılamaz bir hale geldiğini ve şu an Gazze`de insanlık tarihinin en büyük dramının yaşandığını kaydederek, “Bu dram yeni IŞİD`lerin, El-Kaide`lerin de gelişmesine neden olacak ve onun gelişebileceği alan da Suriye olacak” ifadelerini kullandı. Erdoğan, sunumunun sonunda i“Resmi rakamlara baktığımızda, Türkiye`de 4,5 milyon yabancıdan söz ediliyor. Bu sayı az bir sayı değil. Göçü yönetmek zordur” dedi.
“88 senede Türkiye`ye dışarıdan gelenlerin sayısı 2 milyon”
Prof. Dr. Erdoğan ardından Komisyon üyesi milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Türkiye`nin göçmen politikasıyla ilgili soru üzerine Erdoğan şu değerlendirmeyi yaptı:
“1923`ten Suriyelilerin geldiği 2011`e kadar 88 sene var. 88 senede Türkiye`ye dışarıdan gelenlerin sayısı toplam 2 milyon. 2011`de Türkiye`de 58 bin mülteci vardı. Bu çok olağanüstü bir durum. 2011`de Suriyeliler Türkiye`ye geldiğinde Göç İdaresi yoktu. Ne oldu? AFAD vardı. Gelenlere çadırlar kurduk, kamplar yaptık, ekmek verdik, çorba verdik vesaire.
Türkiye`ye gelen Suriyelilere yerleştirme planlaması yapmak istemedik. O yıllarda ‘yerleştirme planlaması yaparsak kalıcı olurlar` diye korktuk. 2017`ye kadar 6 sene boyunca Türkiye`deki Suriyeliler canları ne istiyorsa onu yaptılar. Çoğunlukla da iş bulabilecekleri, tanıdıklarının olduğu yerlere gittiler.
2017`de nihai dev stratejik bir dönüşüm yaşandı. O stratejik dönüşüm şu oldu: bir, Suriye`deki kriz kontrolden çıktı, Suriyelilerin Esad`a gitmeyeceği anlaşıldı. Türkiye`den evlerine kolayca dönmeyeceği anlaşıldı. İlk atılan adım Suriyeli çocukları devlet okullarına almak oldu. İkinci adım da Türkiye`deki Suriyelilere çalışma hakkı tanındı. Üçüncü adım, bölgede güvenli bölgeler oluşturuldu.
Göç politikasını nasıl belirlersiniz, biliyor musunuz? Eğer onların gitmeyeceğini devlet olarak kabul ettiğinizde belirlersiniz. Yarın gidiyorlarsa zaten yapmazsınız.
Biz onlara yarın gideceklermiş gibi davrandık. Bugün bile `Esad`a merhaba diyelim, bunlar da evlerine gitsin.` Şu anki politikamız bu işi mümkün olduğunca görmemezlikten gelmek. Hükümetin işi kolay değil, muhalefetin işi de hiç kolay değil.
“Kısa vadede Suriye`den çekebilmek gibi bir lüksümüz var mı?”
Esad ile görüşülünce Esad`ın söyleyeceği şey çok belli: ‘Çekilin buradan` diyecek. Çekilebilecek miyiz? Ben sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile seçimden önce de görüşmüştüm, ona da sormuştum. Bizim Suriye`den çekilebilmek gibi bir lüksümüz var mı kısa vadede?
Suriye 12 senedir savaş halinde. Perişan bir ekonomi, yoksulluk, açlık. Altyapı tamamen tahrip olmuş durumda. Suriye`nin imar edilmesi lazım. Birkaç ay önce Lübnan`a gittim. Lübnan`da 1,5 milyon Suriyeli var, 6 milyon nüfusu var. Perişan vaziyetteler, ekonomileri çökmüş. ‘Suriyeliler gidecek kardeşim, uyum politikası yapmıyoruz` dediler. Lübnan`daki Suriyeliler ülkeye dönmüyor. Neden dönmüyor? Sadece Esad`dan korkmakla ilgili bir şey değil. İstikrarsızlıktan, açlıktan, işsizlikten dolayı. Türkiye`deki Suriyelilerin geri dönmesini beklemek hayal.”
Kayatürk ve Süllü arasında “göçmen işçi sömürüsü” tartışması
Toplantı sonunda kapanış konuşması yapan AK Parti Van Milletvekili Kayatürk ile CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü arasında “göçmen işçi” tartışması yaşandı. Kayatürk, göçe iyi yönden bakılması gerektiğini, Gaziantep`te istihdamın önemli bir bölümünü oluşturduklarını belirtirken Süllü, bunun bir sömürü olduğunu belirterek, tepki gösterdi.