20 Ekim 2025 Pazartesi


15:57   TOROSLAR’ıN KADıN VOLEYBOL TAKıMıNDAN GALIBIYET SEVINCI   15:55   GÖKHAN GÜNAYDıN: TÜRKIYE’YI HUKUK DEVLETINDEN DAHA FAZLA UZAKLAŞTıRMAYA KIMSE YELTENMESIN   15:53   ANKARA KADıN PLATFORMU, ROJIN KABAIŞ IÇIN ADALET BAKANLıĞı ÖNÜNDE   15:51   GAZZE’DE ATEŞKES, İSRAIL TARAFıNDAN 80 KEZ IHLAL EDILDI   15:49   KKTC SEÇIM SONUÇLARı NE ANLAMA GELIYOR: KUZEY KıBRıS’TA ERHÜRMAN “TUFANı”   14:04   MILLETVEKILI ALI BOZAN: ADıYAMAN’DA TONLARCA TÜTÜN ÇÖP OLACAK, BAKANLıK NE YAPıYOR?   14:02   AKDENIZ BÖLGE BARO BAŞKANLARı TOPLANTıSı MERSIN BAROSU’NUN EV SAHIPLIĞINDE YAPıLDı   13:56   OTIZMLI ÇOCUKLARıN GELIŞIM SÜREÇLERINE MERSIN BÜYÜKŞEHIR’DEN ÇOK YÖNLÜ DESTEK   13:02   MERSIN’DE CHP KONGRESI: GÜNEŞLI GÜNLERE UMUT MESAJı   09:40   TARSUS’UN YAYLALARıNDA SU SEVINCI: MESKİ’DEN 2.050 METRELIK HAYAT HATTı   22:13   BOŞ TENCERELER KONUŞTU, KADıNLAR AYAĞA KALKTı: CHP MERSIN’DEN YOKSULLUĞA SERT TEPKI   15:12   YENIŞEHIR BELEDIYESI 2. AKDENIZ BIENALI’NE EV SAHIPLIĞI YAPıYOR   15:10   MEZITLI BELEDIYESI’NDEN SOKAK HAYVANLARı İÇIN “DOĞAL YAŞAM ALANı” PROJESI    13:58   AK PARTI’YE GEÇECEĞI IDDIA EDILEN BURCU KÖKSAL: BULUNDUĞUM YERDEYIM, HIÇBIR YERE GITMIYORUM   13:57   SINEMA SALONLARıNDA BU HAFTA: 8 YENI FILM VIZYONA GIRECEK   13:56   KONGREYE SAATLER KALA ÇAĞATAY GÜÇ IL BAŞKANLıĞı ADAYLıĞıNı AÇıKLADı   13:53   CAN HOLDING’E YENI OPERASYON... KENAN TEKDAĞ VE ŞAKIR CAN’ıN DA ARALARıNDA BULUNDUĞU 36 ISIM HAKKıNDA GÖZALTı KARARı VERILDI   09:48   MERSIN’DE SANATıN YENI SESI: BÜYÜKŞEHIR’DEN ODA ORKESTRASı ATAĞı   08:21   AYM’DEN GEZI DAVASı İÇIN HAK İHLALI TESPITI: “ADIL YARGıLANMA HAKKı YOK SAYıLDı”   18:49   TOROSLAR’DA 2026 VIZYONU: 3.8 MILYARLıK BÜTÇEYLE DÖNÜŞÜM BAŞLıYOR!  
 
     
 
 
image

Okunma : 147  Tarih : 9.05.2025  E-Mail : fatihberkil@hotmail.com

 
Ramazan  Kara.

Ablam, Teslime Kara(Dağlı)’nın Ardından

ABLAM, TESLİME KARA(DAĞLI)'NIN ARDINDAN
  Baba acısıyla 11 yaşımda başlayan ailevi üzüntüm, 21 yaşımda kardeş, 57 yaşımda ağabey ve anne acısıyla sürmüştü. 68 yaşımda, o acılara abla acısı da eklendi.
  Ailemizin, en büyük çocuğu da olan ablamın mekanı cennet olsun. Kendisine rahmet, sevenlerine sabır ve dayanma gücü dilerim.
  Yörükçe hitap şekliyle, ben ona "Aba" derdim. O da bana "Gardaşım" veya "Iramazan" derdi.
  Son görüştüğümüzde, şeker hastalığı nedeniyle unutkanlık sorunu da vardı.
  O görüşmemizden, birkaç gün önce, yoğun bakım ünitesinde kaldığı için ilk yeğenimiz de olan kızı –Nuray- yanına kimseyi almıyormuş.
  O yüzden, yeğenim Nuray ile dışarıda konuştuk ve "Öyleyse, ben de yanına gitmeyeyim. Yanına gidince tedavi edecek bir gücüm olmadığı gibi rahatsızlığını arttıracak bir virüs veya mikrobun taşıyıcısı olabilirim çünkü" deyip ayrılmaya hazırlanırken, ablam yeğenimi çağırdı ve içeride "Iramazan, mı geldi? Sesini duydum da" demiş ve beni görmek istemiş.
  Yanına gittim. Sarıldık.
  Önce, eşim ve çocuklarımın nasıl olduğunu, daha sonra "Abam, İsmail'in köpeği hastaydı. İyi oldu mu?" diye sordu.
  Oysa, kardeşimizin adını da taşıyan oğlum İsmail'in köpeği öleli birkaç yıl olmuştu.
  O anda, ablamın da çok sevdiği köpeğimizin ölümünü, ablam üzülmesin diye kendisine söylemediklerini anladım ve 2 farklı duyguyu birden yaşadım.
  Bir yanda, unutkanlık sorunu yaşadığı halde kardeşinin sesini ve yeğeninin köpeğinin hastalığını unutmayacak kadar güçlü bir hafızası olan, diğer yanda şeker hastalığının da verdiği rahatsızlık nedeniyle unutkanlık sorunu yaşayan ablamı görüyordum çünkü.
  O durumda, ne mi yaptım?
  Bir yandan, ablamın bana ve aileme verdiği değerin mutluluğunu yaşadım, diğer yandan O'nun rahatsızlığının verdiği acı ile karışan üzüntümü yansıtan gözyaşlarımı içime akıttım.
  Kendimi biraz daha toparlayınca, ablam ile ilgili diğer anılarımı içeren bir yazı yazacağım için şimdilik; ablamın bizi bırakıp gitmesi nedeniyle telefonla arayarak, mesaj yazarak veya yanımıza gelerek acımızı paylaşan hepinize çok teşekkür etmekle yetineceğim.
  Yukarıdaki metni, 9 Ocak’ta kaybettiğimiz ablamı toprağa verdiğim gün(10 Ocak’ta) yazmıştım.
  Kendileri de anne olan yeğenlerimin, Anneler Günü’nde, anneleri için Mevlüd okutacağını öğrenince; bugün de, anne yarısı ablam ile ilgili bir şeyler anlatacağım ve birkaç anımı daha yazacağım.
  Ablam evlendiğinde, 18 yaşındaydı ve yaklaşık bir yıl kadar sonra, ilk yeğenimiz Nuray doğdu.
  Nuray doğduğunda, ben ilkokul dördüncü sınıfa geçmiş bir çocuktum.
  O yıl, büyük ağabeyim öğretmen olarak mezun olduğu ve Urfa’ya atandığı için annem, kardeşim İsmail ile birlikte, ağabeyimin yanına gitti.
  Babamla ben de, birkaç metre yakınında, kendi evimiz olduğu halde –daha çok- ablamın evinde kalmaya başladık.
  Babam, kendi koyunlarını da içine kattığı bir sürüde çobanlık yaptığı için eve, arada bir geldiği ve ablam öyle istediği için ben, yatmak için hep ablamlara gidiyordum.
  Bir bakıma ben, ablamın ilk çocuğu gibiydim.
  O nedenle; annemden ilk kez ayrı kaldığım bir zaman diliminde, bana annelik de yapan Teslime Ablamı çok severim ve sayarım.
  Ablamı kaybettiğimizi öğrendiğimde hemen yola çıktım ve yol boyunca; bir yandan ablam ile anılarımı anımsarken diğer yandan abla acısı yaşadım.
  Bir ara; babamın, yeğenim Nuray’ı –bebekken-“Kubbes” diye sevdiğini ve Teslime Ablam’a, birkaç kez “Kara Hapam” dediğini anımsadım.
  Mola verdiğim bir zaman diliminde, “hapa” sözcüğünün “nehir, ırmak” anlamını içerdiğini öğrendim. Sonra, Kupes balığına, halk arasında “Kubbes” denildiği aklıma geldi.
  Babamın, domatese “gavata” patatese “gumpir” dediği de aklıma gelince “Acaba, babam; ablamı ırmak, torunun o ırmağın balığı olarak mı değerlendirmişti?” diye düşündüm.
  Bulduğu her yazılı kaynağı okuyan babam; kupes, deniz balığı olduğu halde, torununa –tatlı su balığı olan ve aptal olarak bilinen “sazan” dememek için öyle uygun görmüş olabilirdi çünkü.
  Daha sonra, eniştemin ve ablamın birbirlerine olan sevgileri aklıma geldi ve çok mutlu oldum.
  Anlatmasam, ablamı eksik tanıtmış olacağımı düşündüğüm için –onların, birbirlerine olan saygı ve sevgisini- birkaç cümleyle sizinle de paylaşacağım.
  Onlar evlendiğinde, küçücük bir çocuk olduğum halde, 1 yıl evlerinde kaldığım için birbirlerine karşı çok saygılı olduklarını anlıyordum.
  Ablam, enişteme –daha çok “Hoyn” veya “ Ülen Hoyn” eniştem de, ablama “Kız” derdi.
  50 yıldan fazla evli kaldılar ve birbirlerini üzdüklerini hiç görmediğim gibi birbirlerine karşı, ses tonlarını yükselttiklerine bile hiç tanık olmadım.
  Masallardaki mutluluklardan daha güzel bir ortak yaşamları vardı çünkü.
  O yüzden; eniştemi kaybettikten sonra, ablama “Aba,nasılsın? Sağlığın nasıl?” diye sorduğum her zaman diliminde, ablam “İyiyim gardaşım. Enişten, beni bırakıp gitti. Ben, ne olacağım?” diye özetleyebileceğim şeyler söyledi.
  Eniştemi kaybedince, kanadını kaybetmiş bir kuş gibi çırpınıp durduğu için hasta olduğunda kendini toparlayamadı ve O da, bizi bırakıp gitti.
  Teslime Ablam’ın, en belirgin 2 özelliği, çok duygusal ve gereksiz konuşmayı sevmediği için laf kalabalığı yapmadan, kısa ve öz konuşmasıydı.
  O özellikleri ile ilgili anıları anımsadıkça, bir yandan çok mutlu olurken diğer yandan O’na olan özlemim depreştiği için çok acı çekiyorum.
  Sözünü ettiğim anılar, epey ilginç olduğu için sizinle de paylaşmak istiyorum.
  Ablamın, ikinci çocuğu Iraz, erkek çocuk gibi hareketli bir çocuktu.
  Beni de, çocukluğundan bu yana çok sever ve sayar. Ben de, O’nu çok severim.
  4-5 yaşlarındayken, bir yaramazlığı nedeniyle ve “Annem, beni döver “ korkusuyla Iraz kaçar adımlarla bana doğru geliyor. Ablam da sinirli bir şekilde, Iraz’ın peşinden yürüyor.
  Ben de -elimde kürek- annemin evinin önündeki bir bölümü, bir şeyler ekmek için belliyorum.
  Bir anda, koşmaya başlayan Iraz, arkama geçip “Dayı, annem beni dövecek. Beni kurtar” diyerek sarılınca, ablama dönüp “Bir adım daha atarsan, küreği başına yersin” deyiverdim.
  Değil Iraz’ı, beni de, evire çevire dövse,sesimin çıkmayacağını bildiği halde sevimli bir gülümsemeyle ve hiçbir şey demeden dönüp gitti.
  Kardeşlerine, kıyamazdı çünkü.
  Anlatacağım, diğer anıyı da okuyunca, bize ne kadar kıyamadığını daha iyi anlayacağınızı sanıyorum.
  Kısmı felç geçirdiği için hastaneye kaldırıldığı bir zaman diliminde, Mersin’den Antalya’ya gidip ziyaret ettim.
  Hastane odasında, hareket etmekte sıkıntı yaşadığı halde, kendisine sarılıp ağladığımı görünce “Abam, ben iyiyim. Sen ağlama” diyerek teselli etmeye çalışmasını unutamıyorum.
  Tedavi süreci çok iyi geçtiği için felç hastalığını yenip kısa sure sonra kurtuldu.
  Birkaç ay sonra yaz tatili nedeniyle, Serik’e annemin evine gittik.
  Benim geleceğimi duyan ablam ve komşularımız da oradaydı.
  Sarıldıktan sonra “Aba, nasıl oldun?” diye sordum. “Abam, ben iyiyim. Merak etme” dedi.
  Oysa, o anda “Nasılsın?” diye sorduğum komşularımın çoğu, geçmişte yaşadıkları hastalıklarla da süslendikleri birçok hastalık öyküsünü anlatmışlardı.
  Yazımı, yattığı yerden beni gördüğüne inandığım Ablam’a “Yokluğun acı veriyor ve seni çok özlüyorum ama Aba, ben iyiyim” diyerek bitiriyorum.
  Aba’mın, benim ne kadar üzgün olduğumu öğrenip hüzünlenmesini istemiyorum çünkü.
 




 
  YAZARIN ARŞİVİ
 
 
 
  YORUMLAR
 
 
  YORUM YAZIN
 
Adınız Soyadınız :

Yorumunuz :

Güvenlik Kodu : Güvenlik Kodu
Kod :

 








 
  FLAŞ HABER
   
  YAZARLAR
 


 
  EN ÇOK OKUNANLAR
  • Bu Ay
  • Bu Hafta
  • Dün
  • Bugün
 
 


  SOSYAL MEDYA


  GAZETELER
 
 

 







mersinerji.com
ANKA Haber Ajansı
Abonesidir

 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE HABER ARŞİVİ GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz..!
altioksiyaset.com © Copyright 2017-2025 Tüm hakları saklıdır..! İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz..!

URA MEDYA