Haber: ÇAĞATAN AKYOL - Kamera: VEDAT BAYRAKTAR
19 Mart Operasyonuyla CHP`nin Cumhurbaşkanı Adayı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu`nun da gözaltına alınmasıyla başlayan protestolarda çok sayıda öğrenci de tutuklanmıştı. Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, beraberindeki sendika üyeleriyle bugün öğrenciler için Silivri`deki Marmara Kapalı Cezaevi önünde açıklama yaptı.
“Öğrencilerimiz sadece özgürlüklerinden değil, aynı zamanda geleceklerinden de mahrum bırakılıyor"
“Keyfi gözaltılar, haksız hukuksuz tutuklamalar son bulsun” yazılı pankart açılan açıklamada, “Karanlığa geçit vermeyeceğiz” ve “Eğitim hakkı engellenemez” sloganları atıldı. “Öğrencilerimiz derhal serbest bırakılsın”, “Gençlerimize, geleceğimize sahip çıkıyoruz” ve “Anayasal haklar engellenemez” yazılı dövizler taşınan açıklamada Kadem Özbay, öğrencilerin bugün sınavlarının başladığına dikkat çekti. Özbay, şunları söyledi:
“Öğrencilerimiz sadece özgürlüklerinden değil, aynı zamanda geleceklerinden de mahrum bırakılıyor. Üniversitede bulunamadıkları için sınıf tekrarı riskiyle karşı karşıya kalıyorlar. Sınav haklarını kullanamadıkları için akademik ilerlemeleri durduluyor. KYK yurtlarından çıkarılarak barınma hakları fiilen ellerinden alınıyor. Devlet destekleri ve bursların kesilmesiyle ekonomik olarak çaresiz bırakılıyorlar. Eğitim hayatları sekteye uğratılarak gelecekleri bilinçli biçimde karartılıyor. Bu durum sadece bireysel bir adaletsizlik değil, aynı zamanda ülkenin geleceğine vurulmuş büyük bir darbedir.
"Gençler derhal serbest bırakılmalı"
Neredeyse aynı kıyafetlerle yaşamaya mecbur bırakılıyorlar. Ne sağlık ne hijyen ne de insanlık, hiçbiri yok. Peki, biz sessiz mi kalacağız? Buradan açıkça soruyoruz. Bu çocukların suçu nedir? Demokratik bir ülkede demokratik bir şekilde düşünce beyan etmek suç mu? Ailesine, okuluna, arkadaşlarına kavuşmak isteyen bu gençlere uygulanan düşman hukuku kabul edilemez. Onlar bizim çocuklarımız, onlar bizim öğrencilerimiz, bu ülkenin evlatları. Bu ülkenin çocuklarını düşman gibi görmek, onları düşman gibi yargılamak; halkı bölmek, toplumsal ayrışımları derinleştirmektir. Adaletin terazisi şaşmamalı. Bu ülkenin gençlerine yapılan bu zulmün hesabı bir gün mutlaka sorulacak. Biz buradan bir kez daha haykırıyoruz. Bu adaletsizlik bir an önce son bulmalı. Gençler derhal serbest bırakılmalı, eğitimlerine kaldıkları yerden devam etmeliler.
“Tarihin vicdanında asla kabul edilemez”
Cumhuriyetin eğitimcileri olarak bu ülkenin geleceği olan gençlerimizle, çocuklarımızla görüşmek için buraya geldik. Genel merkez avukatımız ve iki bölge avukatımızla birlikte görüşme talebinde bulunduk. Eğitim-İş Genel Başkanı olarak ben de 3 üyemizin çocuğuyla en azından onlarla birebir görüşmek istediğimizi ilettik ama içerisi de ziyaretçiler için, halk için bu ülkenin en büyük sendikalarından Eğitim-İş örgütünün temsilcisi görüşmesi, savcı ve içerideki yetkililerin tamamen keyfi kararına bağlı. Bir saatten fazla içeride, bir telefonun başında ‘Evet, görüşebilirsiniz` derler mi, demezler mi diye bekletildik. 3 avukatımızın savcıyla birebir görüşme talebi kabul edilemedi. Sonra tabii ki hukukçu oldukları için hukukçu kimlikleriyle avukat arkadaşlarımız içeriye girdi, öğrencilerimizle görüştü. İçerideki durum nedir diye sorduğumuzda çocuklar diyor ki, ‘Herkes öksürüyor`. Bir salgın şüphesinden bahsediyorlar ve bununla ilgili talepte bulunuyorlar. Yalnızca aralarından 3-4 çocuğumuz seçiliyor. Revirde bir kontrol yapılıyor. ‘Bir şey yok` diye tekrar geri gönderiliyor. İşte tablo bu aslında. Bir ülkenin geleceği olan gençler eğer tutsak tutuluyorsa bugün gerçekten adil bir mahkemede yargılansalar alacakları cezanın yatarı bile yokken günlerdir, bayramda bile ailelerinden, yakınlarından koparılıyorsa bu tarihin vicdanında asla kabul edilemez.”