CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 12 Eylül Askeri Darbesi sonrası Mamak Cezaevi`nde dövülerek öldürülen yazar ve yayıncı İlhan Erdost için Ankara Karşıyaka Mezarlığı`nda düzenlenen anma programına katıldı. Özel`e Ankara İl Başkanı Ümit Erkol, Çankaya Belediye Başkanı Hüseyin Can Güner, CHP Genel Başkan Yardımcıları Ensar Aytekin ve İlhan Uzgel de eşlik etti.
Alaz Erdost: "Zulüm nere niye bize?"
İlhan Erdost`un kızı Alaz Erdost, "`Tıpkı bir güvercin gibiyim. Onun kadar sağıma soluma, önüme arkama göz takmış durumdayım. Başım onunki kadar hareketli. Ve anında dönecek denli de süratli` diye yazmıştı Hrant Dink. Arkasından vurulup yere düşürülmeden önce. Eksik olan Hrant Dink`in dikkati miydi? Yoksa her şeyi göze aldıran cesareti miydi? `Can can kızın seni sorar, her gün telefonla arar, Gül`ünün yüreği yanar nerede İlhan`ım diye, akşam gelecektin hani, yollara baktırma beni, Alaz`ın tanımaz seni, zulüm nere niye bize?` Annemin yazdığı ve eksik kalmamış tek şiir bu. O zaman elimizde kalanlar annemin tamamlanmamış şiirleri, Metin`in yarım kalmış hayali, Hrant Dink`in güvercin tedirginliği. Annem ne derse doğru der; zulüm nere niye bize?"
Türküler Erdost: "Babamın yaşayamadığı hayatını düşündüm. 44 yıllık bir yük"
İlhan Erdost`un kızı Türküler Erdost ise "Babamın ardından hesaplanamayan 44 yıl. Geçen gün sosyal medyada rastladığım paylaşım belleğimde yinelendi durdu. Bir çocuğun taşıdığı en büyük yük ebeveynlerinin yaşanmamış hayatlarıdır. Babamın yaşayamadığı hayatını düşündüm. 44 yıllık bir yük" diye konuştu.
Özgür Özel: "Sözü, edebiyatı, düşünceyi copla, 12 Eylül`ün cobuyla susturdular"
Özel ise şunları söyledi:
"Erdost ailesini, İlhan ve Muzaffer Erdost`un bütün dostlarını 44 yıl önceki büyük utanç ve acıyı halen daha yüreğimizde hissederek selamlıyorum. Buraya Türk Eczacıları Birliği`nin genel sekreteri olarak Ankara`da bulunduğu günlerde gelmiştim. Sonra milletvekili olarak burada bulundum, grup başkanvekili olarak bulundum. Bugün ilk kez CHP`nin genel başkanı sıfatıyla burada bulunuyorum. 44 yıl önce sözden korkanlar, kitaplardan korkanlar, kitapları coplarla susturmaya çalışanlar İlhan Erdost`u cezaevinin bir bloğundan diğer bloğuna taşıma bahanesiyle bir cezaevi aracının içinde 20 dakika içinde hunharca katlettiler. Öldüresiye dövdüler ve ardından da kısa süre sonra hayatını kaybetti. Bütün ölümler acı, bütün ölümler ailelerin yüreğinde sızı bırakıyor ama İlhan Erdost`un ölümü, ölüm şekli onun bütün sevenlerinde, o gün daha doğmamış olanlarda bile bu ölümden haberdar olduktan sonra içlerinde bir tarihle hesaplaşma duygusu yaratıyor. Maalesef bazı suçlular aynı organize, bazıları devlete suç işlettiklerinde organize suç örgütleri ile benzer yöntemler kullanırlar. Semboller üzerinden giderler. İbreti alem olsun diye korku salmak için yaparlar ve sembol tarihleri kullanırlar. İlhan Erdost, 12 Eylül darbesinden iki ay bile geçmeden, 7 Kasım gününde katledildi. Katledilirken de biraz önce ifade edildiği gibi yasak yayın bulundurmaktan suçlanıyordu. Aynı suçtan gözaltına alınan ağabeyine bir daha hiç sormadılar bile, yargılamadılar bile. Ne `Beraat ettin` dediler, ne ‘ceza aldın` dediler. Ve okuyanlara, okutanlara o kitapları yazanlara, düşünenlere devleti yönetenler ve o devleti ele geçirenler aslında `Böyle olursunuz` dediler. Sözü, edebiyatı, düşünceyi copla, 12 Eylül`ün copuyla susturdular. Sonra bu dönemi kalıcılaştıracak olan Anayasa değişikliğini de İlhan Erdost`un ölümünün ikinci yılında halk oylamasına sundular. 7 Kasım 1982.
"Mücadelemiz devam edecek"
Bundan yıllar sonra yine bir 12 Eylül günü, 12 Eylül 2010 günü aslında devleti bu sefer bir başka suç örgütüne tamamen emanet etmek için, o dönemin Fetullahçılarıyla, o Fetullahçıların birlikte olduğu bugünkü iktidar, bu sefer de 12 Eylül simge gününü araçsallaştırarak 12 Eylül`le hesaplaşacağız şeker kaplamasıyla bu devleti ele geçirdikleri anayasa değişikliğini bu millete hem yutturdular hem dayattılar. Güya 12 Eylül`le hesaplaşacaklardı, bir hesaplaşma görmedik. 12 Eylül`le hesaplaşacak olanlar dönüp de bu İlhan Erdost niye gözaltına alındı, nasıl dövüldü, gerçekten bu emri kimler verdi, bu cinayetin kanı kimlerin elinde diye hiç merak etmediler. Burada söyleyeceğim söz şudur: Suçları ile birbirlerine bağlı olanların bağı, en güçlü bağlardan bir tanesidir. Bugün de göbeğinden birbirlerine suçları ile bağlı olanların neler yaptıklarını, hangi suçları nasıl örttüklerini, kimlere cesaret verdiklerini ve halen kimlerden korktuklarını görüyoruz. Ama ondan daha güçlü bir bağ var. Bu birbirlerine acıları üzerinden bağlı olanların, haklıların gücü ve bağı. O birbirlerine acıları önünden, acılarıyla bağlı olanların huzurunda şu sözü veriyorum. Bir gün buraya iktidar partisinin genel başkanı olarak geldiğimde, o gün devlet, İlhan Erdost`tan, acıttığı bütün canlardan, babasız bıraktığı bütün evlatlardan, gözü yaşlı bütün eşlerden, annelerden özür dilemiş olacak. O güne kadar mücadelemiz devam edecek."