Haber: Edda SÖNMEZ - Kamera: Hakan KAYA
Avukatların hazırladığı 40 sayfalık dilekçeyi, Asliye Ceza Mahkemesi, üç gün içinde inceleyerek kararını verecek. Mahkemenin itirazı reddetmesi durumunda ise Özer`in avukatları bu kez üst mahkemeye itiraz dilekçesi sunacak. Avukatlar, itiraz dilekçesiyle birlikte, hukukçu akademisyenler Prof. Dr. Adem Sözüer, Prof. Dr. Ali Kemal Yıldız ile Doç. Dr. Tolga Şirin tarafından hazırlanan 38 sayfalık bilimsel mütalaayı da sundu.
İtiraz dilekçesinin sunulmasının ardından, CHP İçişleri Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan, CHP Disiplin Kurulu Üyesi İsmail Emre Telci, CHP İstanbul İl Yöneticileri ile Ahmet Özer`in kızı avukat Seraf Özer, adliye önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamaya İstanbul Baro Başkanı İbrahim Kaboğlu ile çok sayıda avukat da katıldı.
"Kaymakamın dahi katıldığı festival suç sayıldı"
İlk konuşmayı yapan "Esenyurt`ta milletin iradesine siyasallaşan yargı yoluyla el konuldu" diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan şunları söyledi:
``Esenyurt`ta milletin iradesine siyasallaşan yargı yoluyla el konuldu, hepinizin malumu, taziye görüşmesi ve hesap hareketleri şüpheli sayıldı. Bunlar seçim kampanyası için cüzi miktarlar. Bir başka konu ise hesabında hiç olmayan para suç sayıldı. Bunun yanı sıra kaymakamın dahi katıldığı festival suç sayıldı. İktidarın seçim dönemlerinde nasıl bir kampanya dönemi yürüttüğünü düşünürsek bu komik bir tutuklama gerekçesi. Aslında hesabında hiçbir zaman varolmamış, hiçbir zaman sahip olmadığı bir paranın hesabı soruluyor. Hayatının hiçbir döneminde Ahmet Özer`in hesabında 36 bin dolar olmamış. 50 milyonluk bir para transferi olmamış öyle bir para da olmamış. Yani çok kolay bir incelemeyle anlaşılabilecek bir şey tutuklamaya konu edildi. Esenyurt`taki derneklerin bir araya gelerek yaptıkları bir festival de suçlamaya söz konusu. Ne sanatçıların tespitinde belediye başkanının bir dahli var ne de bununla ilgili Esenyurt Belediyesi`nin kasasından bir kuruş para çıkmış. Kaymakamın açtığı, katıldığı festivalden dolayı bu da bir tutuklama gerekçesi yapıldı."
Murat Bakan, Remzi Kartal ile görüşmü suçlaması konusunda ise şöyle konuştu:
"Hemşehrisi olan, geçmişte milletvekilliği yapan, buradan tanıdığı, görüşmenin içeriğine dair bir bulgunun olmadığı, söz konusu görüşmenin çok eskide yapıldığı biliniyor. Aynı dönemde, 12-13 sene kadar önce AK Parti Milletvekili Hüseyin Yayman da kendisiyle görüşme yapıyor. Daha dün parlamentoda bir konuşma yaptı Yayman, `Ben akademisyen olarak görüştüm` dedi. Bu da trajikomik bir şey. Bir AK Partili milletvekilinin akademisyen olarak Remzi Kartal`la görüşmesi normal, herhangi bir suçlama sebebi değil. Ama hemşehrisi ve aynı aşiretten olduğu Remzi Kartal`la yine bir akademisyen olan, 38 tane kitap yazmış, düşünmekten başka hayatta başka hiçbir şey yapmamış bir politikacının görüşmesi suç sayılıyor.
"Biz politikacılar günde yüzlerce telefon görüşmesi yapıyoruz. Bu iddia da bir tutuklama gerekçesi olamaz"
Ahmet Özer`in 694 tane farklı görüşme yaptığı iddia ediliyor. Hiçbirimizin vatandaşın GBT`sini sorgulama, sabıka kaydını alma hakkımız yok. Yaptığımız her görüşmenin hangi suçtan yargılandığını ya da yargılanmadığını bilemeyiz. Özellikle biz politikacılar günde yüzlerce telefon görüşmesi yapıyoruz. Bu iddia da bir tutuklama gerekçesi olamaz.
"Ahmet Özer`in tutukluluğunu kaldıracağını umuyoruz"
Bir diğer suçlama da makam odasında ele geçirildiği söylenen bir mizah dergisi. Avukatların eşlik etmediği, dijital materyaller alınırken bunların imajının alınmadığı, delil toplanma işleminin her aşamasının hukuka aykırı olarak bunu da bir delil olarak dosyaya koymuşlar ve tutuklama gerekçesi olmuş. Avukat arkadaşlarımız tüm bu tutuklama gerekçelerini ortadan kaldıran dilekçeyi delilleriyle birlikte sundular. 3 ayrı üniversitedeki hukuk fakültelerinde görev yapan değerli hocalarımızdan 38 sayfalık Yargıtay içtihatlarının da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının da içinde olduğu mütalaayı da dosyaya sunduk. Bu tutuklama hem bir cezalandırma hem de kamuoyunda Ahmet Özer`in suçluluğuna kanaat getirilsin diye yapılan bir şey. İktidar hukuk devletini, demokrasiyi, yargının bağımsızlığını bir kez daha ayaklar altına almıştır. Bu ülkede büyük baskı altında olsalar da vicdanlı savcılar var. Bu tutuklamayı itiraz dilekçesine bakan bir vicdanlı hakimin hukukun gerektirdiğini yapacağını ve Ahmet Özer`in tutukluluğunu kaldıracağını umuyoruz.”
"Türkiye`nin hukuka ihtiyacı var"
İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu da yaptığı açıklamada ,Anayasa`ya aykırı işlemlerden vazgeçilmesi çağrısı yaparak, "Anayasa madde 2 hukuk devleti, madde 16 işkence ve kötü muamele, madde 36 adil yargılanma hakkı, madde 26 - 27 bilim özgürlüğü ve ifade özgürlüğü ve madde 127 belediyelerin özerk bağımsız demokratik yönetime sahip olması ve sonuç olarak madde 138 mahkemelerin bağımsız bir biçimde karar vermesi. Bu kadarını saymakla yetiniyorum. Bu maddelere açıkça çok yönlü olarak aykırılıklar söz konusudur. Bu nedenle daha fazla Anayasa`ya aykırılık sürecinin devam etmemesi için bir an önce yargı makamlarının kararlarını vermesi gerekiyor. Türkiye`nin hukuka ihtiyacı var. Toplumsal barış ancak hukuka saygı ile sağlanır" dedi.
Seraf Özer: "Bu yaşananlar bir zul"
Ahmet Özer`in kızı avukat Seraf Özer de şunları kaydetti:
``Öncelikle bu sürecin beni daha da güçlendirdiğini söylemek istiyorum. Mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Ahmet Başkanımız gayet iyi, gayet dik ve güçlü duruyor. Biz ailecek de bu sıkıntıları aşı. Hep birlikte hak, hukuk, adalet diye çıktığımız bu yolda yalnız olmadığınızı biliyoruz. Ahmet Başkan`ın da ben her gün ziyarete gidiyorum ve her gün de ziyaret etmeye devam edeceğim. Kendisi gayet iyi. Bir sıkıntısı yok. Fakat tabii ki bu yaşananlar bir zul. 38 kitap yazmış. 350 üzerinde makalesi, bildirisi olan, 40 yıldır bu devlete hizmet etmiş bir akademisyenin, bir bilim insanına saygın bir bilim insanına bir şafak operasyonuyla bir günde jet hızıyla tutuklamış olmaları sonrasında yaşananları gördüğümüzde trajikomik bir olay olduğunu görüyoruz.
Bu vatandaşların hukuk devletine inancını yok etmiş bir yargı sistemidir. Ülkenin bu durumda olması yargının bu durumda olması umut ettiğimiz Türkiye hayalinden bizi uzaklaştırıyor. Ciddi bir algı operasyonu yapılıyor. Sorgu esnasında yöneltilen sorularda ilk önce hüküm verilmiş. İddialara karşı biz bütün somut delilleriyle açıklamalarımızı yaptık. Tamamen mesnetsiz, bırakın tutuklanmayı, isnat edilen suçun bile ne kadar haksız hukuksuz olduğunu ortaya koyuyor. 15 yıl önce konuştuğunuz birinin ailesinden birisi bir soruşturma geçirmesi sebebiyle Ahmet Başkan`ın terör örgütüyle irtibatta olduğu iddiasında bulundu. Ben Ahmet Özer`in kızıyım. Hayatımdaki en büyük onur da Ahmet Özen`in kızı olmaktır. Benim için en büyük onur da Profesör Doktor Ahmet Özer`in kızı olmaktır. Bu bu itham karşısında Ahmet Özal`ın kızı olarak benimle irtibata geçen tüm değerli basın mensubu arkadaşlarımız da aynı şekilde yargılanabilirsiniz demektir bu. Bu hepimizin bu ülkede yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hukuk devletine olan inancını yok etmiş bir yargılama sistemi.
"Bugün hiçbirimizin hukuk güvenliği olmadığını bir göstergesidir"
Bu bugün hiçbirimizin hukuk güvenliği olmadığını bir göstergesidir. Beni bir hukukçu olarak da gerçekten hayrete düşürdü. Ülkenin bu durumda olması, yargının bu durumda olması gerçekten Türkiye hayalinden bizi uzaklaştırır durumda. Fakat inanıyorum ki dün Ahmet Başkan`ın hesaplarından yayınlanan mesajlarda da söylendiği üzere hak, hukuk ve adalet muhakkak bu ülkede olacak. Ben sadece şeyi belirtmek istiyorum. Ciddi bir algı operasyonu yapılıyor. Bu zaten Ahmet Başkanı sorgu esnasında yönetilen sorularda da ilk önce hüküm verilmiş. Daha sonra da yargılama yapılıyormuş kamuoyuna, sosyal medyaya, basına verilen tamamen gerçek dışı iddialarla halkın, vatandaşın kafasını bulandırılmak isteniyor. Ahmet Başkan`ın tutuklu olmasının sebebi de budur. Bir suçlu algısı yaratmaktır. Herkesten ricam şu, lütfen hepimizin bilgi sahibi olmadan bir fikir sahibiymiş gibi hareket etmeyelim.
``Hepsi mesnetsiz iddialar``
İddialara karşı biz bütün somut delilleriyle açıklamalarımızı yaptık. 140 sayfa kadar delillerinizi sunduk. Ve tamamen mesnetsiz tek biri dahi bırakın tutuklanmayı, isnat edilen suçun bile ne kadar haksız, hukuksuz olduğunu ortaya koyuyor. Hepsi mesnetsiz iddialar zaten bir hukuki süreç olmadığını yani yargı eliyle yargının bir sopa olarak kullanılarak. Ben bu haksızlığın karşısında dimdik duracağım. Herkes yanımızda. Bunu hissediyoruz. İşte bu halkın sesi. İstedikleri kadar tek kişilik bir hücreye atsınlar. Ahmet Başkan dimdik dimdik olmaya da devam edeceğiz. Bu haksızlık, hukuksuzluk karşısında da asla sessiz kalmayacağız."