Haber: Edda SÖNMEZ - Kamera: Onur DURSUN
(İSTANBUL) - Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek`in "Asgari ücret düşük değil" sözlerine Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu "Bugün Türkiye`de asgari ücretin yüksek olduğunu söylemek akılla, mantıkla, vicdanla bağdaşır bir ifade değildir. Milyonları açlığa, yoksulluğa mahkûm ederek ekonomik ve siyasi güçlerini büyüteceklerini sananlar bilsinler ki, “başaramayacaklar” karşılığını verdi.
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, toplantıda yaptığı açıklamada, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek`in "Asgari ücret düşük değil" sözlerine tepki gösterdi.
"Asgari ücret bile isteye enflasyona ezdiriliyor"
"Bugün Türkiye`de asgari ücretin yüksek olduğunu söylemek akılla, mantıkla, vicdanla bağdaşır bir ifade değildir. Bilindiği gibi bizler yüksek enflasyon altında ücretlerin yılda dört kez artırılmasını savunuyor; işçileri, emekçileri, emeklileri yoksullaştıran tercihlerin; ücretleri baskılamaya dönük politikaların terk edilmesi istiyoruz. Yani `gelirde adalet` istiyoruz. Emeği ucuzlatmak uğruna, işverenlerin sendikal hakları gasp etmesine seyirci kalınıyor, ILO sözleşmeleri göz göre göre çiğneniyor, Türkiye işçi sınıfının yarısından fazlası asgari ücrete mahkûm ediliyor, asgari ücret ise bile isteye enflasyona ezdiriliyor" diyen Çerkezoğlu şöyle devam etti:
"2021 yılı son çeyreğinde başlayan döviz krizi ve artan fiyatlar emeğiyle geçinenlerin alım gücünde ciddi kayıplara yol açtı. Bu dönemde tartışmalı TÜİK rakamlarıyla bile resmi yıllık enflasyon oranı yüzde 80`leri, gıda enflasyonu yüzde 100`ü aştı. İşçiler, emekçiler, emekliler, dar gelirliler ise enflasyonu çok daha şiddetli hissetti. Yüksek enflasyon tüm ücretli çalışanların ve emeklilerin gelirlerini hızla eritti ve eritmeye de devam ediyor. Ülkeyi yönetenler ise bizlerin gelirlerindeki büyük gerilemeyi adeta politikalarının başarılı bir çıktısı olarak görüyorlar. Tam da bu anlayış çerçevesinde Aralık 2023`te belirlenmiş olan ve açlık sınırının dahi altında kalan asgari ücretin artırılmayacağını söylüyorlar. Ülkemizde sendikalaşma önündeki engeller ve toplu iş sözleşmesi kapsamının sınırlılığı Türkiye`yi bir asgari ücretliler toplumu haline getirdi. Bildiğiniz gibi Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) tarafından hazırlanan Küresel Haklar Endeksi`nin 2024 raporu da geçtiğimiz günlerde yayımlandı ve Türkiye maalesef 2016`dan beri dünyada işçi hakları açısından en kötü 10 ülke arasındaki yerini koruyor. Emeği ucuzlatmak uğruna, işverenlerin sendikal hakları gasp etmesine seyirci kalınıyor, ILO sözleşmeleri göz göre göre çiğneniyor, Türkiye işçi sınıfının yarısından fazlası asgari ücrete mahkûm ediliyor, asgari ücret ise bile isteye enflasyona ezdiriliyor.
"Büyük servet sahiplerine uygulanacak herhangi bir vergi düzenlemesi akıllarından bile geçmiyor"
Bilindiği gibi bizler yüksek enflasyon altında ücretlerin yılda dört kez artırılmasını savunuyor; işçileri, emekçileri, emeklileri yoksullaştıran tercihlerin; ücretleri baskılamaya dönük politikaların terk edilmesi istiyoruz. Özetle gelirde adalet istiyoruz. İşçilerin gelirini korumayan, asgari ücreti artırmayan hükümet, işçilerin üzerindeki ağır vergi yükünü düşürecek düzenlemeleri de hayata geçirmiyor. Yüksek enflasyon nedeniyle alım gücünde büyük kayıp yaşayan çalışanların eline geçen net ücretleri de yılın ikinci yarısında artan vergi ve kesinti yükü nedeniyle giderek düşüyor. Gelir vergisi oranlarının yüksekliği, vergi tarife dilimlerindeki adaletsizlikler ve asgari ücret vergi istisnasının çalışanlar aleyhine uygulanması sebebiyle işçilerin vergi yükü artıyor. Dolaysız vergiler yanında dolaylı vergilerin yüksekliği de çalışanların vergi yükünü artırıyor. Bir yandan gelir vergisi bir yandan dolaylı vergiler, ülkenin vergi gelirlerinin önemli bir kısmını çalışanlardan karşılanmasına yol açıyor. İşverenlere ise vergi indirimleri ve prim destekleri sürüyor. Gelirdeki ve vergideki adaletsizlik servetlere de yansıyor. Türkiye`de en zengin yüzde 1`in servetinin bütün ülkenin servetinin yüzde 39,5`ini oluşturmasına rağmen büyük servet sahiplerine uygulanacak herhangi bir vergi düzenlemesi akıllarından bile geçmiyor. Aksine vergideki adaletsizliği büyütecek adımlar atılıyor. Kamuoyunun gündemine oturan vergi paketinde ücretlilerin vergi yükünü hafifletecek herhangi bir düzenleme bulunmadığı gibi KDV ve harçlarda artış yapılması planlanıyor. Vergilerin önemli bir işlevi olan gelirin yeniden bölüşümü ve gelir adaleti sağlama işlevi görmezden geliniyor. Hükümet vergiyi tabana yaymaya devam ediyor. Bizler bu şartlar altında `Gelirde Adalet Vergide Adalet` mücadelemizi büyütmeye kararlıyız ve bugün burada sizlerle paylaştığımız DİSK-AR tarafından hazırlanan bu raporumuz da mücadelemizin bir parçası. Raporumuzda özetle asgari ücretin artırılması talebinin bilimsel dayanaklarını ve işçilerin artan vergi ve kesinti yükünü ortaya koyuyoruz."
"Asgari ücret gerçekleri"
AKP hükümetinin enflasyonla mücadelenin yolu olarak ücret ve diğer emek gelirlerini bastırmayı gördüğünü ifade eden Çerkezoğlu, sıkı para politikası ve sıkı maliye politikası olarak bilinen bu politikanın anlamının, enflasyonun faturasını ücretlilere çıkarmak olduğunu vurguladı.
Ücret artışlarının enflasyonu artıracağı iddiasının gerçek olmadığını söyleyen Çerkezoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Raporda da ortaya koyduğumuz gibi; enflasyon ücretler arttığı için artmıyor, tersine ücretler enflasyon arttığı için artıyor. Üstelik ücretler gerçek enflasyonun çok altında artıyor ve böylece reel olarak geriletiliyor. Ülkemizde enflasyonun temel sebebi aşırı dolarizasyon, fahiş şirket (firma) kârları ve çeşitli arz sıkıntılarıdır. Ücretlerin, özellikle de asgari ücretin enflasyonu tetiklediği yönündeki iddiaların dayanağı yoktur. Asgari ücret fiyat artışları karşısında erimektedir. BİSAM tarafından hazırlanan araştırmaya göre dört kişilik bir ailenin temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için hesaplanan yoksulluk sınırı, Mayıs 2024`te 64 bin TL`ye yaklaşmıştır. Yani yoksulluk sınırı, net asgari ücretin 3,7 katıdır.
Nisan 2024 itibarıyla asgari ücret, bir ailenin sadece gıda harcamasını kapsayan açlık sınırının altında kalmıştır. Asgari ücret 17 bin TL ilen açlık sınırı Mayıs 2024 itibarıyla 18 bin 484 TL olmuştur. 2024 yılında asgari ücret artışı yapılmazsa 2024 sonunda açlık sınırının 4-5 bin TL altına gerilemesi beklenmektedir. Hükümetin bu tercihi milyonları açlıkla karşı karşıya bırakmaktadır. Asgari ücret yıllardır gelir adaletsizliğini büyütecek şekilde belirlenmektedir. 1970`lerde kişi başına GSYH`nin yüzde 80,6`sı düzeyinde olan asgari ücret, 2023`te kişi başına GSYH`nin yüzde 50,7`sine gerilemiştir. Türkiye Avrupa`nın en düşük asgari ücretli ülkeleri arasındadır: 2014`te Avrupa`da Türkiye`den düşük asgari ücretli 12 ülke varken, 2024 yılı başında sadece 5 ülke vardır. (Makedonya, Arnavutluk, Bulgaristan, Karadağ ve Sırbistan) Asgari ücretin reel kaybını göstermek için altın fiyatlarına baktığımızda, asgari ücretli 2016`ya göre 7, 2003`e göre 13 ve 2005`e göre 19 Cumhuriyet altınını kaybetmiştir. 2005`te yıllık asgari ücret ile 31,5 Cumhuriyet altını alınabilirken günümüzde ortalama 12,6 Cumhuriyet altını alınabilmektedir. Asgari ücret sembolik bir ücret değildir. DİSK-AR`a göre işçilerin yaklaşık yüzde 50`si asgari ücretin altında ve civarında (+/- yüzde 20) ücret almaktadır. Merkez Bankası raporlarına göre sanayide çalışanların yüzde 50`si asgari ücret civarında bir ücretle çalışmaktadır. Kadın çalışanlar açısından tablo daha ağırdır. Tahmini 7 milyon kadın çalışanın yüzde 61,4`ü asgari ücret ve civarında ücretler ile çalışmakta, yüzde 41`i asgari ücret dahi alamamaktadır. Türkiye işçi sınıfının asgari ücrete mahkûm edilmesi de bir tercihtir. Türkiye`de toplu iş sözleşmesi kapsamı yüzde 10,6 ve asgari ücret kapsamı yüzde 50 civarındayken AB`de ortalama TİS kapsamı yüzde 60, asgari ücret kapsamı yüzde 4`tür"
Asgari ücret yüksek enflasyon dönemlerinde yılda 4 kez belirlenmelidir
Çerkezoğlu DİSK`in asgari ücrete dair taleplerini şöyle sıraladı:
Asgari ücret kapsamının düşürülmesi için toplu pazarlık kapsamı genişletilmeli, sendikal hakların kullanımının önündeki engeller kaldırılmalıdır.
Asgari ücret yüksek enflasyon dönemlerinde yılda 4 kez belirlenmelidir.
Asgari ücret tespitinde asgari ücretin ortalama ücret haline geldiği dikkate alınmalıdır.
Asgari ücret artışında resmi enflasyon oranları değil, kişi başına GSYH artışı esas alınmalıdır.
Asgari ücret belirlenirken geçim şartları (yoksulluk sınırı) göz önüne alınmalıdır.
Asgari ücret uluslararası standartlara uygun saptanmalı, işçinin kendisi ve aile birlikte hesaba katılmalıdır.
En düşük emekli aylığı asgari ücret düzeyine yükseltilmelidir.
Asgari ücret bütün işçiler ve memurlar için ortak saptanmalıdır.
2024 asgari ücreti derhal güncellenmelidir.
"Asgari ücret istisnası vergiden değil, matrahtan indirim yoluyla uygulanmalıdır"
Gelirde adalet olmadığı gibi vergide de adaletsizlik devam ettiğini vurgulayan Çerkezoğlu, adaletli bir vergi sistemi için atılması gereken adımlarla ilgili de şunları söyledi:
"Gelir vergisi ilk tarife oranı yüzde 10`a düşürülmelidir. Gelir vergisi tarife dilimleri yeniden değerleme oranı kadar (asgari ücret artışından az olmamak kaydıyla) artırılmalıdır. Asgari ücret istisnası vergiden değil, matrahtan indirim yoluyla uygulanmalıdır. İşverenlere uygulanan 5 puanlık SGK prim indirimi işçilere de sağlanmalıdır. Üst gelir gruplarına ve büyük servet sahiplerine yönelik olarak servet vergisi uygulanmalıdır. Çağdışı damga vergisi kaldırılmalıdır. Dolaylı vergilerin oranları düşürülmeli, bu adaletsiz vergilerin vergi gelirleri içinde payı azaltılmalıdır. Tüm bu değerlendirmelerimizi çok daha geniş biçimde raporumuzda bulabilirsiniz. Az önce de ifade ettiğim gibi bu rapor iki yıldır sürdürdüğümüz `Gelirde Adalet, Vergide Adalet` mücadelesinin yeni döneminde bizlere ışık tutacaktır. Adı konulmamış bir IMF programı ile zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul yapıldığı bu düzene karşı işyerlerinden başlayarak, sokak sokak, meydan meydan bu mücadeleyi büyütmeye kararlıyız. Milyonları açlığa, yoksulluğa mahkûm ederek ekonomik ve siyasi güçlerini büyüteceklerini sananlar bilsinler ki `başaramayacaklar` `