Haber: ÇAĞATAN AKYOL - Kamera: UMUT EMRE GÖKBULUT
İstanbul`un Maltepe ilçesinde kurulan bir semt pazarında yurttaşlar ANKA Muhabirine sıkıntılarını anlattı. Emekli bir öğretmen, "Ölüme terk edilmiş durumdayız. Nüfus azalsın diye galiba emeklileri görmek istemiyorlar" derken, bir başka yurttaş "Kendileri saraylarda oturuyorlar. Hiç arkayı görmüyorlar. Bu insanlar ne yapıyor, ne yiyor, ne içiyor; kendileri gelip görse" sözleriyle iktidar yöneticilerini pazara davet etti. 55 yaşındaki Gönül isimli yurttaş ise, engelli kardeşine baktığını anlatarak çaresizliğinden dert yandı. Yurttaş, “Nereye kadar dileneceğiz? Benim babadan aldığım yetim maaşı 3 bin lira. Zihinsel engellimin aldığı maaş, 2 bin 800 lira. Engellime mi, kendime mi zarar vereyim; çıkayım bir binanın üstüne, atayım mı kendimi aşağı? İkinci el eşya satıp evimi geçindirmeye çalışıyorum. Akşam şuradan tezgahtan hiçbir şey alıp gidemiyorum. Marketlerin çöpe attıklarını, buruşmuşlarını, onları ben toplayıp, evime götürüp onları yiyorum. Diyorum ki, şuna şu fiyatı verirsem ben kiramı ödeyemeyeceğim. Çöptekileri topluyorum. Onlarla idare ediyorum. Evim kira. Ödeyemiyorum” diye isyan etti.
İktidarın ekonomi politikasında sıkılaştırma ısrarı faiz kararlarına yansırken yurttaşın cebi de her geçen gün olumsuz etkilenmeye devam ediyor. Alım gücü, yüksek enflasyon karşısında erirken Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, önceki gün Isparta`da düzenlenen mitingde, “Genel ekonomik göstergelerimiz gayet iyi” dedi. İstanbul`un Maltepe ilçesinde bulunan Küçükyalı semt pazarındaki yurttaşlar da sorunlarını ANKA Haber Ajansı`na anlattı.
“HAYAT BERBAT, NEFES ALAMIYORUZ”
Evinde 57 yaşında kardeşi olan engelliye baktığını söyleyen 55 yaşındaki Gönül isimli yurttaş, şöyle seslendi:
“Hayat berbat. Nefes alamıyoruz. Engellim var. Zihinsel engelli ve şu an lösemi oldu. İlaçlarının yarısı raporlu, yarısını parayla alıyorum. Esnaf, engellime don, atlet verdi. Onları götürüyorum engelli hastama. Evime götürecek ekmeğim, yemeğim yok. Geçen AK Parti`ye gittim. Yalvardım, yakardım. Sağ olsunlar, bana biraz para çıkardılar. Allah razı olsun gene. Geri çevirmediler engellimden dolayı. Sağ olsun belediyelerimiz gene yardımcı olmaya çalışıyorlar elinden geldiği kadar ama nereye kadar dileneceğiz? Daha nereye kadar isteyeceğiz? Benim babadan aldığım maaş 3 bin lira. Yetim maaşı alıyorum. Engellimin aldığı maaş, zihinsel engelli, 2 bin 800 lira. Bir de kanser hastası bu. Hadi gelin, yaşayın bu ülkede. Hani şu ülkeye canlı bomba koyuyorlar ya, hiç gerek yok. Bizler birer canlı bombayız, biz patlayacağız. Patlarken de çevremize zarar vereceğiz. Yani artık başımızdaki Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan, kimse gelip bizi dinlesinler, duysunlar artık, yeter. Mülteciler kira ödemiyor. Hastanede bedavalar ama bize gelince kuyrukta ölüyoruz. Allah aşkına duysunlar sesimizi. Ben buradan sesleniyorum. İki tane kızım var. İkisi de beni terk etti gitti. Ben kirada oturuyorum ve kiramı ödeyemiyorum. Ben nasıl geçineyim? Şimdi engellime mi zarar vereyim, kendime mi zarar vereyim, çıkayım bir binanın üstüne atayım mı kendimi aşağı? Sorunlar bitecek mi, devlet için bitecek. Bir tane konuşan gitti diyecek, oh şükür. Geride bıraktıklarımız ne olacak? Ben kendimi öldürürsem engellim ne yapacak, nasıl yaşayacak? Duyurun sesimizi Allah aşkına.”
“EVİM KİRA, ÖDEYEMİYORUM”
Erdoğan`ın ekonomik göstergelerin iyi olduğu açıklamasına ise yurttaş, “Ha ha çok iyi. O yüzden yaşayamıyoruz, çok iyi. Ben pazarcıyım. İkinci el eşya satıp evimi geçindirmeye çalışıyorum. Akşam şuradan tezgahtan hiçbir şey alıp gidemiyorum. Marketlerin çöpe attıklarını, buruşmuşlarını, onları ben toplayıp, evime götürüp onları yiyorum. Alamıyorum. Çünkü diyorum ki, şuna şu fiyatı verirsem ben kiramı ödeyemeyeceğim. O yüzden ben bunu alıp evime götüremiyorum. Çöptekileri topluyorum. Onlarla idare ediyorum. Evim kira. Ödeyemiyorum işte. Allah ev sahibine gökten yağdırıp yerden toplatsın. Adam beni idare ediyor ama kimi ev sahipleri de var, kapının önüne atıyor eşyalarını insanların. Yani. Ne diyeyim, diyecek bir şeyimiz yok. Artık patlamaya hazır birer bomba biz olduk” tepkisini gösterdi.
“EMİNE HANIM TABLDOTLARI KENDİ KÜÇÜLTSÜN, NASIL KÜÇÜLTÜYORSA”
Bir emekli de “Pazarı gelsin de bir görsünler, öyle köşkte oturmayla olmaz. Emekliyim ben. Kocamdan emekliyim. 8 bin lira para alıyorum. Neye yeterse Erdoğan gelsin de görsün burayı. Eşimden aldığım için bizden kesiliyor. 10 bin lirayı da vermediler. Çocuklarım yardım ediyor. Yoksa geçinilir mi? Evim de kira değildi, dönüşüme gitti. Şimdi kiraya çıktım. Devlet ne verecek, bilmiyorum. Daha onu da almadık. Öbür eve geçtim ama 20 bin lira. Oğlum ödüyor. Ben nasıl ödeyeceğim? Fiyatlar bedava, bedava... Gelsin Erdoğan, alışveriş etsin de görsün pazarı. Emine Hanım öyle ‘Tabldotları düşürün` demesi kolay öyle. Kendi küçültsün bakalım, nasıl küçülüyorsa. Sarayda oturmakla bu iş olmaz öyle. Çok iyi... Millet keyfinden oynuyor. Duysun bunları da azıcık utanırlar belki” diye dert yandı.
“YARDIM EDERKEN ALIR HÂLE GELDİK”
Bir kişi de eskiden alım güçlerinin yüksek olduğuna dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şimdi alım gücü diye bir şey kalmadı. Bitirdiler. Gençlerin umudunu, her şeyini çaldılar. Mahvolduk yani. Esnaf, esnaflığını yapamıyor; çiftçiler, tarım yapamıyor. Nedir yani, ne oluyoruz böyle? Hiç ummadığımız ülkelere döndük. Zaten mülteci dolu her taraf. Mülteciler bizlerden, emeklilerden iyi geçiniyor. Emekliler sürünüyor. Yardım ederdik, yardım alır hâle geldik. Bu kadar basit. Tabii ona iyi. Her şey çok güzel. Sarayda yaşayınca her şey güzel ama bize değil. Bizim aldığımız maaşla bir ay geçinsin bakalım. Nasıl oluyor? Kirasını verebilecek mi, etini alabilecek mi? Et olmuş 400-500 lira. O kadar doluyuz ki hepimiz. Konuşacak artık o kadar çok şey var ki dilimiz varmıyor. Sinirden konuşamıyorum. Pazarda alışverişe çıkıyoruz, eskiden 100 lirayla sepeti doldururduk. Şimdi bir maydanoz olmuş 10 lira. Maydanoz ot yani. Hayvanlara verilen şeyleri millet, insanlar artık böyle çöplerin aralarından toplayarak alıyorlar. Ne diyeyim yani? Berbat. Ülkenin değişmesi lazım. Değişmesi de hemen olmayacak. Uzun yıllar alacak. Ne bileyim, eskiden dolar düşüktü, Türk lirasıyla aynı paraydı ama şimdi benzin diyorsanız 45 lira. Dolar öyle. Nasıl geçinecek bu insanlar?”
“BAŞTAKİLER UTANSIN”
Emekli bir yurttaş ise “Emekliler aç. Asgari ücretliler aç. Kirasını ödeyemeyenler var. Şu pazarı saat 17.00`den sonra gelin de görün bakalım. Bütün artık malları aşağıdan toplayanlar, yiyenler, yazık günah değil mi? Bizim Türkiye Cumhuriyeti bu vaziyete mi gelecekti? Utansınlar, o baştakiler utansın” derken ekonominin iyi olduğu söylemlerine de “Kendi kendine itiraf ediyor. Yazık günah. Haram zıkkım olsun. Bütün millet haram ediyor. Başka diyeceğim hiçbir şey yok” diye isyan etti.
“ORUCUM, KARA KARA NE YAPACAĞIMI DÜŞÜNÜYORUM”
Başka bir emekli de fiyatların yanından bakıp bakıp geçtiğini, almakta zorlandığını anlatarak şunları söyledi:
“Domates, salatalık, onun yanında limon, bir de peynir alacaktım. Zeytin bile almadan dönüp gidiyorum işte. 350 lirayla çıktım. Üç parça şey almadan dönüp eve gidiyorum. Allah`tan dolaba koymuştuk yazın. Onlarla idare etmeye çalışıyoruz. Emekliyiz. Ben eşimi kaybettim. Benim aylık da zaten yarıdan fazlası aşağıya düştü. Olduğu kadar geçinmeye çalışacağım artık. Ne yapayım? Tek başımayım. Vallahi bilmiyorum, nereye kadar? Nereye kadar giderse gidecek bu iş. Ayvayı unuttuk. Elma, ben bu kış hiç almadım. 4 tane elma 30 lira. Allah`tan torun getirmişti benim Amasya`dan. Onları soyduk, temizledik. Dolaba koydum. Onlarla idare ediyorum. Eti bir aydır almadık, 450-500 lira. Ben şimdi kızlarla beraber oturuyorum. Onlarla beraber bir kilo kıyma, bir defa köftelik. Almadık. Tavuk alıyoruz, o bile pahalı. Bugün tavuk aldım 4 tane, 90 lira verdim. Almadan da olmuyor. Aç da gezemiyoruz ki. Orucum ben. Ben şimdi eve gideceğim, ne yapacağımı kara kara düşünüyorum.”
“FİYATLARA BAKIP GEÇİYORUZ SADECE”
Öğretmen emeklisi bir kişi de süründüklerini dile getirdi. Yurttaş, “Fiyatlara bakıp geçiyoruz sadece. Alma gücü yok. Birini alsan ikinciyi alamıyorsun. Kiralar, maaşımız kadar emekli olunca. Allah yardım etsin. Bizi gören yok, duyan yok. Kredi kartı borç... Sebze alacaktım, hiçbir şey almadım. Henüz fiyatlara bakınıyorum, acaba uygun bir şey var mıdır diye. Maalesef. Salatalığın kilosu 50 lira, düşünebiliyor musunuz? Maydanoz 10 lira. Maalesef sürekli değişiyor. Fırsat güdenler de var tabii ama onlar da kendince haklı. Alamıyoruz” diye derdini anlatırken başka bir kişi de bu sırada elindeki poşeti göstererek “Şu kadar zeytin 100 lira. Nasıl geçineceğiz? Ne olacak böyle?” diye sordu.
“SARAYLARDA OTURUP ARKAYI GÖRMÜYORLAR”
Erdoğan`ın ekonomik göstergelerin iyi olduğu söylemine ilişkin emekli, “Asla katılmıyorum. O kendisi görmüyor Sarayda oturduğu için beyefendi. Nereden haberi olsun? Yanımıza gelse, görse bizimle bire bir, bizimle paylaşsa sorunlarımızı, eminim ki fark edecektir ama kendisine de iletilmiyor doğrular. O yüzden farkında değil tabii ki. Tok, açın hâlini anlamaz. Sürünüyor bütün insanlar. Fiyat bakıyor” dedi. Zeytin poşetini gösteren başka bir yurttaş da “Ben oruçluyum. Çok şey alacaktım ama gücüm yetmediği için hiçbir şey alamadım. Her gün bir şey değişiyor. Ne yiyeceğimizi, ne alacağımızı bilmiyoruz. Oruç tutuyoruz ama akşam iftara ne yapacağımızı bilmiyoruz. Her şeyi almış başını gidiyor. Hiçbir şey yok içinde. Bir kıvırcık var içinde. Bir kilo da pırasa var. Şu zeytini aldım. 300 lira hepsi. 400 lira ayırmıştım ama 300 lira bunlara verdim, başka da bir şey kalmadı. Hiçbir şey alamadım. Bir kıvırcık, bir kilo pırasa aldım. Mantar, domates, salata, biber alacaktım. Biberin kilosu 100 lira. Dokunamıyoruz ki hiçbir şeye. Hiçbir şey alamıyoruz. Alım gücü tamamıyla bitti. Kendileri saraylarda oturuyorlar. Hiç arkayı görmüyorlar. Bu insanlar ne yapıyor, ne yiyor, ne içiyor; kendileri gelip görse” dedi.
“ÖLÜME TERK EDİLMİŞ DURUMDAYIZ”
Yine diğer kişi de bu sırada, “Ben emekli öğretmenim. 28 yıl çalıştım. 15 bin lira kira ödüyorum. Nasıl geçineceğim? Elektrik, su, doğal gaz; dileneyim mi ya? Üstelik de çok ciddi rahatsızlığım var. Raporlu ilaçların parası 300 lira tutuyor. Kanser hastasıyım. Eşim öyle, aynı hastalıktan. Yani bu nedir? Bu sürünmek. Ölüme terk edilmiş durumdayız. Nüfus azalsın diye galiba emeklileri görmek istemiyorlar. Buna karar verdim artık. Başka yapacak hiçbir şey yok” diye dertlerini anlattı.