AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, TBMM Genel Kurulu`nda, “Türkiye ekonomisi, mevcut dönemdeki zorlu sınamalara rağmen hedeflerine ulaşma kararlılığını sürdürmektedir. Ülkemizin büyüme performansındaki güçlü eğilimi istihdam da önemli artışlar yaşanmıştır. Salgının işsizlik oranı üzerindeki negatif etkisi tüm dünyada diğer krizlere göre çok hızlı ve keskin olmuş, ABD`de işsizlik oranı salgın sürecinde 5 kata yakın artmıştır. Türkiye ise bu süreci diğer ülkelere kıyasla çok daha başarılı yönetmiş, 2019 dördüncü çeyreğinden 2022 üçüncü çeyreğine kadarki dönemde 2 milyon 554 bin ilave istihdam sağlayarak salgın öncesi döneme göre istihdam artışında ülkemiz OECD ülkeleri arasında ilk sırada yer almıştır” dedi.
AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, TBMM Genel Kurulu`nda süren 2023 Yılı Bütçe Kanunu teklifi görüşmelerinde konuştu. Elitaş, şöyle konuştu:
“Ülkemiz Gezi olaylarıyla başlayan süreçte 17-25 aralık yargıda darbe girişimi, terör saldırıları, 15 Temmuz menfur darbe girişimi gibi pek çok iç ve dış hain saldırıyla mücadele etmekteyken cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle istikrarı sağlamış, bu olumsuzluklara rağmen 2011-2021 yılları arasında yıllık ortalama 5,8 oranında başarmıştır. Küresel finansal krizlere rağmen Türkiye 2000 yılının ikinci yarısından itibaren alınan önlemler neticesinde olumlu yönde büyüterek olumsuz yöndeki ülkelerden net bir şekilde ayrışmıştır.
2018-2021 yılları arasında Covid-19 salgının etkileri tüm dünya ülkelerinde şiddetli bir şekilde görülmesine rağmen ülkemizdeki büyüme oranı yüzde 4,2 seviyesinde gerçekleşmiştir.
2022 yılında, kesintisiz büyüme ivmesinin devamıyla yüzde 5 civarında büyüme hızına ulaşmayı öngörüyoruz. Ukrayna`daki savaşın olumsuz etkileri, pandemi tarafından halihazırda zarar görmüş dünya ekonomisinin toparlanmasını engellerken, 2022 yılının ilk üç çeyreğinde yüzde 3,9, yılın ilk dokuz ayında ise yüzde 6,2 büyüyen Türkiye ekonomisi orta vadeli program hedeflerine uyumlu hareket ederek tüketim makine teçhizat yatırım harcamalarının sürüklediği sabit sermaye yatırımlar harcamaları ve net mal ve ihracat kalemleri öncülüğünde, iç ve dış talebin beraber büyümesiyle harcamalar yönüyle dengeli bir görünüm sergilemiş ve güçlü duruşunu korumaya çalışmıştır.
“TÜRKİYE EKONOMİSİ, ZORLU SINAMALARA RAĞMEN HEDEFLERİNE ULAŞMA KARARLILIĞINI SÜRDÜRMEKTEDİR”
Türkiye ekonomisi, mevcut dönemdeki zorlu sınamalara rağmen hedeflerine ulaşma kararlılığını sürdürmektedir. Ülkemizin büyüme performansındaki güçlü eğilimi istihdam da önemli artışlar yaşanmıştır. Salgının işsizlik oranı üzerindeki negatif etkisi tüm dünyada diğer krizlere göre çok hızlı ve keskin olmuş, ABD`de işsizlik oranı salgın sürecinde 5 kata yakın artmıştır. Türkiye ise bu süreci diğer ülkelere kıyasla çok daha başarılı yönetmiş, 2019 dördüncü çeyreğinden 2022 üçüncü çeyreğine kadarki dönemde 2 milyon 554 bin ilave istihdam sağlayarak salgın öncesi döneme göre istihdam artışında ülkemiz OECD ülkeleri arasında ilk sırada yer almıştır. 2022 yılı yıl genelinde de yaklaşık 1,9 milyon istihdam gerçekleştirmeyi öngörmekteyiz. Son açıklanan verilere göre 2022 ekim ayında işsizlik oranı yüzde 9,9 olarak terk haneli seviyeleri kaydetmiştir. 2022 yılında tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de enflasyon en temel sorunlardan biri olmuştur.
Uygulanan vergi indirimler ve sübvansiyonlar aracılığıyla temel ürünlere erişim kolaylaştırılmış, enflasyonla mücadele önlemleri koordineli bir şekilde kararlılıkla alınmıştır. Enflasyonla mücadelede bugüne kadar yönetilen fiyatlar, vergi indirimleri ve sübvansiyonlar vasıtasıyla gerekli adımları hızla hayata geçirmiş, bundan sonra da aynı yaklaşımımız çerçevesinde vatandaşlarımızın alım gücünü koruyacak şekilde adımlar atmaya devam edeceğiz. Enflasyon beklentilerinin artık kontrol altında olması, fiyat istikrarı ve finansal istikrara yönelik uygulanan önlemler de enflasyonla mücadeleye yönelik kararlı duruşla bu aydan itibaren enflasyon oranında kesintisiz bir düşüşün yaşanacağı bir dönem başlamıştır.
“ENFLASYON DİNAMİKLERİ HER GEÇEN GÜN İYİLEŞMEKTE”
Enflasyon dinamikleri her geçen gün iyileşmekte ve aylık veriler geçmiş yıl ortalamalarına benzer gerçekleşmeye başlamaktadır. Böylece yılın ikinci yarısına kıyasla belirgin şekilde aylık enflasyonun gerilediği görülmektedir. Bu çerçevede enflasyon oranının 2022 yılı sonunda yüzde 65`e, 2023 yılı sonunda ise yüzde 25`e gerilemesi beklenmektedir.
Salgının ihracatımız üzerindeki baskılayıcı etkileri kısa zamanda bertaraf edilmiş, 2020 yılı ikinci yarısı itibariyle başlayan ve 2022 yılında da devam eden ihracat artış eğilimi sonrası ihracatımız tarihi yüksek seviyelerine yükselmiş ve ilk kez 225 milyar doların üzerine çıkmıştır.
“AK PARTİ, CUMHUR İTTİFAKI 2028`DE 26. BÜTÇESİNİ GERÇEKLEŞTİRMEK ÜZERE SİZLERİN HUZURUNA GELECEK”
Sayın Kesici, ilk girişinde de dedi ki, AK Parti iktidarları döneminde, dünya tarihinde böylesine bir süreklilik arz ettiği olmamıştır. Takdire şayandır. Ama bundan sonra bu süreç devam etmeyecek` dedi. 2012 yılında da Sayın Kesici`nin nasıl konuştuğu bir film şeridi gibi gözümün önüne geldi. Aynı ifadeleri kullandı. Ama şunu açık ve net ifade ediyorum: 2012`deki sizin söylediğiniz nasıl çıkmadıysa, 2023 yılında da 26. bütçeyi yapmak nasip olacak. Bugün 21. bütçeyi gerçekleştiriyoruz. 2028 yılında da AK Parti, Cumhur İttifakı 26. bütçesini gerçekleştirmek üzere burada sizlerin huzuruna gelecek. O zaman da tahmin ediyorum, 2024 yılının bütçesini yaparken yine sayın Kesici milletvekili olduğu takdirde, nasip olur biz de milletvekili olursak herhalde yine aynı konuşmaları yapacağız diye tahmin ediyorum.
1991 yılında planlama müsteşarı iken rahmetli Demirel`in ‘Kim ne verdiyse 5 fazla vereceğim` dediği ve emeklilik yaşını 38`e düşürdüğü dönemde sayın Kesici müsteşardı. O zaman müsteşar olurken Türkiye`nin aktüeller dengesini olağanüstü bir şekilde olumsuz etkileyecek bir dönemde maalesef bir müsteşar olarak ne itiraz etmiş ne de olumsuz sonuçlarla ilgili sayın Demirel`i uyarmamıştır diye tahmin ediyorum. Bugün bizim gelecekle yaptığımız rakamları 2023 yılından Stratejik Bütçe Başkanlığı`nın çıkardığı Cumhurbaşkanlığı 2023 Programı ile ilgili oradaki rakamlar çerçevesinde alıp değerlendirmeleri, ben de hem öğrencilik yıllarımda hem iş aleminde, yıllık programları yakından takip ederim.
Kesici ya da Sayın Hamzaçebi, 2002 yılındaki asgari ücret karşılaştırılmasını yaptı. 2002 yılına giderken net asgari ücret, girmediniz pek, ben o zaman gireyim, 2002`de net asgari ücret 164 liraydı. Yani 98 dolardı. 2022 yılının sonunda net asgari ücret bugün 300 dolar civarında. Yani 3 misli dolar cinsinden asgari ücrette bir artış var.
“TÜRKİYE`NİN 2021`DE SATIN ALMA GÜCÜ PARİTESİNE GÖRE GAYRİSAFİ YURT İÇİ HASILASI 2,59 TRİLYON DOLAR”
Dünya ülkelerinin satın alma gücü paritelerine göre gayrisafi yurt içi hasılaları, Euronews`ün rakamına göre, 2021 yılının verilerini söylüyorum, Çin Halk Cumhuriyeti 27,2 trilyon dolar, ABD 22,996 trilyon dolar, Hindistan 10 trilyon dolar, Japonya 5,6 trilyon dolar, Almanya 4,9 trilyon dolar, Rusya 4,5 trilyon, Endonezya 3,56 trilyon dolar, Brezilya 3,43 trilyon dolar, İngiltere 3,40 trilyon dolar, Fransa 3,35 trilyon dolar, Türkiye 2,59 trilyon dolar.
Bu süreç içerisinde baktığımızda bu neyi gösterir? Nominal olarak gayrisafi yurt içi hasılalarını arttıran ülkelerde fiyatlar çok fazla yükseldiğinden dolayı insanların izafi olarak gelirleri artarken, ihtiyaçlarını karşılamak, refah seviyelerini kontrol edebilmeleri için aldıkları harcamaların gelir oranına göre çok daha fazla arttığını gösterir. Ama bu Türkiye`de, gelirleri seviyesinde belirli bir oranda normal bir artışı da beraberinde getirdiğini gösteren en önemli unsurlardan birisidir.
Bugüne kadar demokrasiyi balans ayarı vererek idare etmeye çalıştılar, dizayn etmeye çalıştılar. Bir dönem yargı, ülkeyi yargısal kararlarla, siyasileri idare etmeye çalıştılar. Bugüne kadar bütün meseleleri hep olumsuz güçlerin, demokrasinin elindeki engellerin, omzunda rütbeli olanların dizayn etmeye çalıştığı, yargıyı baskılayıp siyaseti dizayn etmeye çalışılan sürecin hepsini geçtik. Hep beraber biliyoruz, yargı mensuplarının, genelkurmay başkanlığında esas duruşta bekleyip ayakta alkışladıkları dönemi de biliyoruz. Artık dikteli demokrasiden, dizayn edilen demokrasiden değil, milletin egemenlik kayıtsız şartsız hükümranlığına doğru gelmiş olduk. Bunu AK Parti iktidarı döneminde yakalamış olduk.
“‘HADDİNİ BİLDİRİN BU HANIMA` DENİLEN BİR TBMM KÜRSÜSÜYDÜ. O GÜNDEN BUGÜNE NELER ÇEKTİĞİMİZİ ÇOK İYİ BİLİYORSUNUZ”
Yıllar önce şurada başörtüsüyle giren hanımefendilerin, ‘Haddini bildirin bu hanıma` denilen bir TBMM kürsüsüydü. O günden bu tarafa neler çektiğimizi çok iyi biliyorsunuz. Ben 14 Mart 2008 tarihindeki AK Parti kapatma davasında yargılanan milletvekillerinden biriyim. Toplam 79 kişi sanıktı, 39 tanesi milletvekiliydi. Niye yargılandım biliyor musunuz? Sayın Hamzaçebi çok iyi bilir. Kurumlar vergisi kanunun 2. maddesine değişiklik önergesi verdiğim için yargılandım. Orada ne geçiyor? Sayın Hamzaçebi herhalde ezbere bilir. Bu kanunun takibatında cemaatler, vakıflar, sendikalar dernek hükmündedir. Biz bunu aldık, bu konunun uygulanmasından cemaatler, dernekler, sendikalar vakıf olarak değerlendirilir ifadesini koyduk. Başsavcı ne demiş biliyor musunuz? ‘İlk defa bir milletvekili bir kanununa, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına cemaat ifadesini yerleştirdiler` diye beni yargıladılar. İkinci suçum neydi biliyor musunuz? 411 kaosa kalkan el var ya, 411 kaosa kalkan, MHP Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli ve MHP`li arkadaşlarımızla birlikte getirdiğimiz başörtüsüyle ilgili anayasa değişikliği teklifiyle ilgili biz bir kanun teklifi verdik. 5 grup başkanvekili imza attık. Kanunda başörtüsünün nasıl bağlanacağını tarif ediyoruz. Ben o kanun teklifine, biraz önce sayın Hamzaçebi`nin bahsettiği, şimdi genel başkan yardımcımız sayın Nurettin Canikli, şimdiki Adalet Bakanımız Bekir Bozdağ, ben ve iki diğer arkadaşım birlikte Anayasa Mahkemesi`nde yargılandık. Hatırlayın, 2008 yılında Anayasa Mahkemesi`nde bir arkadaşımız yine yargılandı, niye biliyor musunuz? Belediye başkanlığı adaylığı sürecinde, seçim sürecinde Ramazan`da teravih namazını kıldırıp imamlık yaptığı için Anayasa Mahkemesi`nde yargılandı.
Gerçekten Müslüman bir Türkiye`nin, inanan bir Türkiye`de insanların artık ruhuna tercüman olma noktasına CHP`nin de gelmesi bizim için çok önemli bir gelişmedir.
Bugün sorduğunuz şu, Merkez Bankası`nın rezervi eksi 50 milyar dolar dediniz. Yaklaşık 52 olabilir, 50 de olabilir. Merkez Bankası`ndan arkadaşlarımız varsa da bilançoya baktırırsak da bu net olarak görünür. Sayın Şevigen dedi ki, ‘Bir siyasi partinin genel başkanı 1 Temmuz 2020 tarihinde korumasına bir çanta dolu para vererek, ‘Git bana dolar al` dedi. 1 Temmuz 2020 için önemli zamanlardan biriydi. O dönem içerisinde, bu genel başkan açıklamazsa, ben buradan sayın Şevigen`e çağrı yapıyorum: Kim bu çantasıyla, korumasına bir çanta dolu süt parasını alıp dolar aldıran genel başkan kim? Sorduk ‘Kim?` diye, sayın Şevigen dedi ki, ‘Şu anda bir siyasi partinin genel başkanı, altılı masadaki ittifakın birinin genel başkanı` dedi. Kimin olduğunu herhalde siz de kendi içinizde sorarsınız. Sayın Özgür Özel herhalde şimdi notlarını alıyor.
“12 MART`TA SESİMİZİ ÇIKARTABİLSEYDİK, 12 MART OLMAZDI”
12 Mart`ta biz sesimizi çıkartabilseydik, yükseltebilseydik, ‘Parlamento bizim parlamentomuz, meclis bizim meclisimiz. Doğrusu yanlışıyla, iyisiyle kötüsüyle bizim meclisimiz. Bunu biz irademizle seçtik` deme ihtiyacını gösterebilseydik, cesaretini ortaya koyabilseydik, 12 Mart olmazdı. 12 Mart`ta sayın Ecevit ne yaptı? CHP sessiz kalınca, ‘Bu darbe bana karşı yapılmıştır` dedi. Tarihi bir çınar, siyasette çok önemli bir figür, 1972 yılında veya 73 yılında rahmetli İnönü`yü genel başkanlık makamından etti. Niye? Çünkü millet iradesine karşı yapılan engellere fırsat vermiyoruz. Millet iradesine sahip çıkmaya çalışıyor. Ama bunu direnerek değil, sandıkla göstererek yapıyor.
28 Şubat. 28 Şubat kararları olduğunda hepimiz sessiz çığlık yaptık. Başörtülü kardeşlerimize işkence yapıldı. Onların okullara sokmadılar, ikna odalarına soktular. O kardeşlerimiz yürüyüşler yaptılar. Ama ‘Ben onları yarasa gibi görüyorum` diyen bir zihniyet, ya bırak Allah aşkına korsan yayın yapma, bırak da konuşalım. Niye alınıyorsun, sen darbecilerin içinde misin? Niye alınıyorsun? Alınma. Alınma da konuşalım.
28 Şubat`ta tankları yeniden yürütenler, bir televizyona, ‘Ben görmedim lütfen bir daha benim için çektirir misin` diyenler, ordu komutanları Sincan`dan tankları yeniden yürüttüler. Niye? Haber olsun diye.
Milletten aldığımız yetkiyi kullanamadığımız için 28 Şubat post-modern darbesi. Açıklayan ne dedi? ‘Biz demokrasiye balans ayarı verdik` dedi. Hiçbirimiz ağzımızı açmadık. Arkasından ne oldu? Cumhurbaşkanı seçimi yapacağımız. 2006 yılında bir şey çıktı ortaya. ‘367 çok önemlidir. 367 olmazsa şu olmaz, bu olmaz. Toplantı yeter sayısı 367` denildi. O zaman meşhur bir başsavcısı vardı. Sayın Sabih Kanadoğlu, meşhur bir savcı dedi ki, ‘Bu 367 sayısı toplantı yeter sayısıdır.`
Sayın Baykal ‘Bu deli saçmasıdır` dedi. Biz de tebrik ettik. Çünkü ‘Sayın Baykal demokrasiye inanan bir genel başkan` diye düşündük. Çünkü 12 Eylül darbesini yaşamış, Zincirbozan`a gitmiş siyasilerden birisiydi. Ama bir baktık ki, 27 Nisan tarihinde yaptığımız ilk oylamadan 357 milletvekili bizim adayımıza evet oyu verdi.
O gün CHP, ‘deli saçması` dediği kararı Anayasa Mahkemesi`ne götürdü ve ne yaptık? Seçim kararı aldık. Seçim kararıyla birlikte 21 Ekim 2007 tarihinde millete dedik ki, ‘Bundan sonra artık Cumhurbaşkanı parlamentoda seçtirmiyorlar, millet seçecek` dedik.”