Demokrat Parti (DP) Sözcüsü Neslihan Çevik, iktidarın İsveç ve Finlandiya ile yürüttüğü süreçten endişe duyduklarını belirterek, "İktidar masanın üstünde kavga dövüş yoluyla oy almaya çalışıyor" dedi. Çevik, Yunanistan ile yaşanan gerilimle ilgili “Yıllardan beri Ege`deki adaları anlaşmalara aykırı olarak silahlandırırken `gerekli tepkiyi koyun, menfaatlerimizi koruyun` dediğimizde bizi neredeyse ‘barış düşmanı, savaş lordu` ilan ettiler. Seçim yaklaştı. Hemen Yunanistan`ı gündeme getirdiler. Bu konjonktürel vatanseverliğinizi de alın, çekin gidin!” dedi.
DP Sözcüsü Neslihan Çevik, yaptığı haftalık basın açıklamasında gündemi değerlendirdi. Çevik, Avrupa`nın Türkiye`ye atık ihracatı, iklim krizi, gıda krizi ve Türkiye`nin NATO üyeliği politikaları ile ilgili konuştu. Çevik, şunları söyledi:
“KENDİ RANTINIZ İÇİN TÜRKİYE`Yİ AB`NİN ATIK CENNETİ HALİNE GETİRDİNİZ”
“Türkiye`nin çöp ve hurda alımı son 20 yılda 3 kat artmış durumda. Avrupa İstatistik Ofisi`nin (Eurostat) 2021 raporuna göre Türkiye 14,7 milyon ton ile “Avrupa`dan en çok atık ithal eden ülke” oldu. Avrupa Birliği, ihraç edilen tüm hurda metalin, 131 milyon tona tekabül eden, 3`te 2`sini Türkiye`ye gönderdi. Avrupa Komisyonu Kasım 2021`de atık sevkiyatı düzenlemelerini yeniden gözden geçirdi. Ancak kendi sınırları içinde gösterdiği hassasiyeti ve yüksek standartları atıklarını ihraç ettiği ülkeler için göstermiyor. Demokrat Parti olarak iktidarı uyarıyoruz: Türkiye, kendi milletimiz için iklimi ve doğası ile bir yeryüzü cenneti iken, siz kendi rantınız için Türkiye`yi AB`nin atık cenneti haline getirdiniz. Daha ne kadar bu milleti dünyanın utanç rekorlarına imza attıracaksınız? Bu utançlardan Türkiye`yi kurtarmak da bizim borcumuzdur. Çevre ve iklim dostu kim varsa yapılan tahribat ve hasarları hep beraber tamir etmeye hazırız.
“TÜRKİYE ACİLEN TARIM OHAL`İ İLAN ETMELİ”
Birleşmiş Milletler aylardır gıda krizinin geleceğinden bahsediyor. Pandemi sonrasında başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı bu tehlikeyi iyice arttırdı. Çünkü Ukrayna, dev bir tahıl ihracatçısı ve şu anda limanlarında 20 milyon ton civarı tahılın mahsur kaldığı söyleniyor. Mısır ve Tunus başta olmak üzere birçok ülke gıda krizi etkilerini gösteriyor. Tunus`ta un, şeker, pirinç karneye bağlanmış, Mısır`da da insanların ekmek bulmak zorlandığı söyleniyor. Küreselde bunlar yaşanırken, ülkemizde gıda krizine ilişkin ne gibi önlemler alınıyor? Önlem almak bir yana, buğday üretimi için iklimi elverişsiz ülkelerle anlaşma yapıyorlar. Neden mi bahsediyoruz? Venezüella. Elverişsiz ikliminden dolayı Amerika, Kanada ve Türkiye`den buğday alan Venezüella ile! Haklı olarak soruyoruz; “Buradaki esas amacınız nedir?” Demokrat Parti olarak ne yapılması gerektiğini gayet iyi biliyoruz. Türkiye acilen tarım OHAL`i ilan etmeli. Temel gıda maddelerini stoklamalı. Tohum yasası yeniden gündeme almalı. Verilen hibeler, teşvikler revize etmeli. Tarım teşvik edilmeli. Özellikle de tarım ve teknoloji entegrasyonu sağlanarak tarımda genç istihdamını da çekilmeli.
“İKTİDAR MASANIN ÜSTÜNDE KAVGA DÖVÜŞ YOLUYLA OY ALMAYA ÇALIŞIYOR”
Türkiye`nin NATO üyelerinden en önemli farkı üyeliğini bedel ödeyerek almış olmasıdır. 1952 yılında, Kore Savaşı`na bir tugay asker göndererek üye olmuştuk. Demokrat Parti olarak “NATO`dan çıkalım” diyen bazı siyasetçileri hayretle izliyoruz. Etki alanlarımız içerisinde NATO üyeliğimiz büyük önem taşır. Üye olduğumuz uluslararası kuruluşlar içerisinde en etkin olduğumuz kurum NATO`dur. NATO karargahlarında Yunanistan`ın Türkiye`ye karşı oyunlarını önleme imkânı buluyoruz. NATO`dan çıkarsak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi`nin de NATO üyesi olabileceği tehlikesini unutmamalıyız. Sonuç olarak, NATO ile güvenli bir mesafe içinde kalarak ülke menfaatlerini korumamız önemli. İktidarın İsveç ve Finlandiya ile yürüttüğü süreçten endişe duyuyoruz. İktidar masanın üstünde kavga dövüş yoluyla oy almaya çalışıyor. Birçok konuda olduğu gibi dış politikada da ikili oynuyorlar. Diğer ülkelere karşı değil, kendi halkına karşı. Masanın üstünde bağırıp çağırırken masanın altında farklı angajmanlara giriyorlar. Bu ikili davranış şekline pek çok kez şahit olduk. Rahip Brunson, Birleşik Arap Emirlikleri, Cemal Kaşıkçı davası, İsrail. İsrail`e en çok meydan okudukları zaman, ticari ilişkilerin de en dinamik olduğu zamanlardı. Ticari ilişkilere lafımız yok. Bizim için problem dış politikanın şahsi çıkarlar için kullanılması. Aynı davranışı sıcağı sıcağına Yunanistan sürecinde de görüyoruz. Yıllardan beri Ege`deki adaları anlaşmalara aykırı olarak silahlandırırken “Uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli tepkiyi koyun, menfaatlerini koruyun” dediğimizde bizi neredeyse ‘barış düşmanı, savaş lordu` ilan ettiler. ‘Bakkal işletmiyoruz, devlet yönetiyoruz` deyip Yunanistan`a itiraz edenlere dava açmışlardı. Peki, şimdi ne oldu? Cevap basit! Seçim yaklaştı. Hemen Yunanistan`ı gündeme getirdiler. Dün itiraz edenlere hain dediniz bugün aynı şeyi kendiniz söylüyorsunuz ve bugün yine doğruları söyleyenleri düşmanlaştırıyorsunuz. Bu konjonktürel vatanseverliğinizi de alın, çekin gidin! Kimsenin sizin sahte işlerinize ihtiyacı yok!
“BUGÜNDEN TEZİ YOK TARIMDA İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE UYUM SEFERBERLİĞİ BAŞLATILMALIDIR”
Son zamanlarda çok daha sıklıkla konuşulan iklim değişikliği ülkemizdeki bazı ürünleri doğrudan etkileyebilir. Önemli bir kısmı çok yıllık bitkilerden oluşan ihracat ürünlerinin genellikle belli bölgelerde toplanmış olması iklime değişikliğine ilişkin riskleri artmasına sebep oluyor. Özellikle kuru meyve, fındık gibi ürünlerde ilerde sıkıntı yaşamamız oldukça muhtemel. Küresel ortalama sıcaklıktaki her bir santigrat derece artışın küresel ortalama arazi verimlerini buğdayda yüzde 6, mısırda yüzde 7,4 ve pirinçte yüzde 3,2 azaltacağı öngörülüyor. Bugünden tezi yok tarımda iklim değişikliğine uyum seferberliği başlatılmalıdır ve tarım iklim değişikliği arası ilişkiye odaklanacak bir araştırma enstitüsü kurulmadır. İklim Bakanlığı`nı bu konuda neler yapıyor açıklamalı ve Türkiye`nin geleceğine yatırım yapılmaya başlamalıdır.”