(ANKARA) - Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), İsrail`in Lübnan`da Hizbullah üyelerinin kullandığı çağrı cihazlarına yönelik düzenlediği saldırıyla ilgili "Saldırının ardından iktidar temsilcilerinin yaptığı, ülkemizde bu cihazların `neredeyse kullanılmadığı` ve `risk olmadığına` yönelik açıklamaları güven vermekten uzaktır. Bugün çağrı cihazları üzerinden yapılan bir saldırının, yarın cep telefonları, tabletler, akıllı saatler, akıllı arabalar, hatta akıllı ev eşyaları ile yapılmayacağına dair bir garanti yoktur" açıklamasını yaptı.
EMO, İsrail`in Lübnan`da Hizbullah üyelerinin kullandığı çağrı cihazlarına yönelik düzenlediği saldırıya ilişkin yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, Lübnan`da yaşanan siber-fiziksel saldırının ardından tüm dünyada kullanılan çağrı cihazları ve telsizlerin yanı sıra cep telefonları, tablet, akıllı saat vb. her türlü elektronik cihazın da endişe kaynağı haline geldiğine işaret edildi. Türkiye`nin teknolojideki dışa bağımlılığı ve bunun risklerine dikkat çeken EMO, bu gidişatın tersine çevrilmesi için özelleştirme politikalarına son verilerek yerli teknolojiyi kullanan; bilgiye ve Ar-Ge`ye dayalı katma değeri yüksek ürünler üreten bir sanayileşme modelinin hayata geçirilmesi gerektiğini bildirdi.
EMO tarafından yapılan yazılı açıklamada şunlar kaydedildi:
"Lübnan`da, 17-18 Eylül 2024 tarihlerinde İsrail`in düzenlediği ileri sürülen siber-fiziksel saldırı ile çağrı cihazları ve telsizlerde eş zamanlı patlamalar olmuş, ölüm ve yaralanmalar meydana gelmiştir. Cihazlara patlayıcı yerleştirildiği ve sinyal ya da bir mesajla uzaktan patlatıldığına dair iddialar bulunmaktadır. Saldırı sonrası tüm dünya genelinde kullanılan çağrı cihazları ve telsizler için güvenlik kaygısı oluştuğu gibi, bugün hepimizin cebinde olan telefonların yanı sıra tablet, akıllı saat, vb. uzaktan erişimi olan her türlü elektronik cihaz da endişe kaynağı haline gelmiştir.
İçinde bulunduğumuz yüzyılda, dünya tarihinde hiç olmadığı kadar hızlı bir teknolojik gelişim yaşanmaktadır. `Gelişmekte olan` ülkeler arasında sayılan ve yıllardır siyasi krizler ve bölgesel çatışmalar nedeniyle bırakın elektronik sanayiyi, elektrik temininde bile sıkıntı yaşayan Lübnan`daki saldırı, teknolojinin hayatımızdaki yerini ve nasıl belirleyici bir konuma ulaştığını gözler önüne sermiştir. Teknolojide dışa bağımlılığın ekonomik, toplumsal ve siyasal açıdan yaratabileceği olumsuz etkilerin yanında doğrudan insan hayatına yönelik tehdit boyutu da bu vesileyle bir kere daha göz önüne serilmiştir.
Ne yazık ki ülkemiz de teknoloji konusunda dışa bağımlı bir ülkedir. İletişim ve elektronik sanayi alanında yıllardır sürdürülen serbestleşme ve özelleştirme politikaları, ulusal elektronik sanayimizi tahrip etmiş, dışa bağımlılığı tetiklemiş ve ülkemizin teknoloji sahipliğinde ve üretiminde geri kalmasına neden olmuştur. Ülkemizin yüksek teknolojili ürünler olarak adlandırılan bilgisayarlar, elektronik ve optik ürünler alanındaki dış ticaret açığı her geçen yıl büyümektedir. Bu alanda en fazla dışalımın yapıldığı alt sektörün cep telefonlarının da içinde yer aldığı iletişim donanımları grubu olması dikkat çekicidir.
`İktidar temsilcilerinin yaptığı ülkemizde `risk olmadığına` yönelik açıklamaları güven vermekten uzaktır`
Zamanında sanayi devrimini ıskalayan ülkemiz, yanlış bilişim politikaları nedeniyle emperyalist sistem içindeki bağımlı konumunun gereği olarak teknoloji yoksulu bir ülke haline gelmiştir. Saldırının ardından iktidar temsilcilerinin yaptığı, ülkemizde bu cihazların `neredeyse kullanılmadığı` ve `risk olmadığına` yönelik açıklamaları güven vermekten uzaktır. Bugün çağrı cihazları üzerinden yapılan bir saldırının, yarın cep telefonları, tabletler, akıllı saatler, akıllı arabalar, hatta akıllı ev eşyaları ile yapılmayacağına dair bir garanti yoktur.
İnsanlığın geleceğini teknolojinin gelişimi ve ne şekilde kullanılacağının belirleyeceği açıktır. İyi yetişmiş mühendisimizi uluslararası sermayenin Türkiye`deki montajcısı pozisyonuna iten, yurttaşlarımızı pahalı, bağımlı ve riskli bir teknolojiye mahkum eden özelleştirme ve serbestleşme politikalarına son verilmelidir. Bu gidişatı tersine çevirmek ve bilgi-iletişim teknolojisi yoksulluğuyla mücadele etmek için alandaki mühendis emeği yükseltilmeli, Türkiye kendi geliştirdiği teknolojiyi kullanan; bilgiye ve Ar-Ge`ye dayalı katma değeri yüksek ürünler üreten bir sanayileşme modelini hayata geçirmelidir. Bunun yapılmasının ön koşulunun planlı bir ekonominin inşası ve kamusal bir anlayışla ele alınan teknoloji ve eğitim politikaları olduğu açıktır. Bilim ve teknolojinin halkın yararına kullanılmasının sağlanmasını temel ilke olarak kabul eden ve alanda çalışan meslektaşlarından aldığı güçle çalışmalarını sürdüren Elektrik Mühendisleri Odası bu alanda üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye hazırdır."