IMF Türkiye Masası Şefi James Walsh, dün, 29 Mayıs-11 Haziran tarihlerinde Türkiye`ye gerçekleştirilen 2024 yılı 4. madde gözden geçirme istişareleri ve 19-20 Ağustos`taki sanal takip görüşmelerinin ardından hazırlanan raporu açıkladı.
Raporda, “2023 ortalarından bu yana ekonomik politikalarda yaşanan dönüşüm, Türkiye`nin genel politika karışımını sıkılaştırmış, kriz risklerini keskin bir şekilde azaltmış ve güveni artırmıştır`` ifadelerine yer verilerek, ``Başlık enflasyonu yaz aylarında hafiflemeye başlamış ancak hala yüksek kalmaktadır. Finansal ve kurumsal sektörler, liberalleşme ve politika sıkılaştırması altında görünür bir stres yaşamadan bu süreci geçirmiştir” denildi.
Yetkililerin açıkladığı politikalara göre, IMF`in hem GSYH büyümesinin hem de enflasyonun bu yıl ve gelecek yıl azalmasını beklediği vurgulanan raporda, ``Sıkı para ve gelir politikaları iç talep üzerinde baskı oluşturacak ve 2024 büyümesini yaklaşık yüzde 3.4 olarak sınırlayacaktır. Olumlu baz etkilerine rağmen, hala güçlü bir kalıcılık enflasyonu yıl sonuna kadar yaklaşık yüzde 43 seviyelerinde tutacaktır. Dış tarafta, cari açık, GSYH`nin yaklaşık yüzde 2.2`sine düşmeye devam edecektir. 2025 yılında, mali politikanın daraltıcı bir yönde olması ve reel politika faizlerinin pozitif kalması ile büyüme daha da yavaşlayarak yüzde 2.7`ye gerileyecek ve enflasyon yaklaşık yüzde 24`e düşecektir. Orta vadede, enflasyonun daha da düşmesi güveni artıracak ve büyüme potansiyeline doğru yüzde 3.5-4 seviyelerine yükselecektir. İhracat büyümesi cari açığı yaklaşık yüzde 2 civarında tutacak ve uluslararası rezervler IMF`nin rezerv yeterliliği metriğinin üzerinde kalacaktır`` denildi.
Yetkililerin enflasyonu kontrol altına alma yaklaşımının büyüme üzerindeki etkilerini sınırlamayı hedeflese de bazı riskler taşıdığı vurgulanan raporda, “Bu yaklaşım, enflasyonun kontrol altına alınmasını engelleyebilecek riskleri ve şokları, örneğin daha yüksek küresel enerji fiyatları, Orta Doğu`daki çatışmalar veya Ukrayna savaşından kaynaklanan jeopolitik gerilimler veya sermaye akımlarındaki tersine dönüş gibi, uzatmaktadır. Daha hızlı bir enflasyon beklentilerinin yeniden yapılandırılması bu riskleri azaltabilir. Ayrıca, daha yavaş büyüme kredi risklerini artırabilirken, döviz borçlanması ve taşıma ticareti akımları döviz likidite riskleri yaratabilir. Diğer yandan, 2024`te hızla düşen başlık enflasyonu, geçmişe dönük enflasyon beklentilerini etkileyebilir ve fiyat baskılarını hafifletebilir” ifadeleri yer aldı.
Raporda, şunlar kaydedildi:
“Daha sıkı bir politika karışımı, mali politika odaklı olarak riskleri azaltır ve enflasyonu daha hızlı ve sürdürülebilir bir şekilde düşürür. Mali, para ve gelir politikalarının birlikte çalışması gerekmektedir. Kısa vadede büyüme üzerindeki maliyetleri olsa da, hızlı bir dezenflasyon daha sürdürülebilir olacaktır ve orta vadeli büyüme ve finansal istikrarı güçlendirecektir.
Enflasyonu azaltmak için daha büyük ve önden yüklemeli bir mali konsolidasyon gerekmektedir. Vergi harcamalarının rasyonelleştirilmesi ve vergi tabanının genişletilmesi hızlıca yapılabilir. Gereksiz sermaye projelerine harcamaların sınırlandırılması (depremle ilgili harcamaları korurken) ve enerji sübvansiyonlarının reformu, savunmasız haneleri koruyarak yardımcı olabilir. KDV`nin birleştirilmesi, kayıtdışılığın azaltılması ve uyumun artırılması, dezenflasyonu destekler ve vergilendirmede adaleti artırır. Toplamda, mümkün olduğunca önceden yüklenmiş ve 2024-2025 döneminde yaklaşık GSYH`nin yüzde 2.5`ine denk gelen önlemler, dezenflasyon çabasını destekleyecek şekilde mali teşvik kalibrasyonunu daha iyi yapacaktır. Türkiye`nin kamu borcu sürdürülebilirdir. Yetkililerin orta vadeli yüzde 3`lük açık hedefi, kamu-özel ortaklıkları ve kamu şirketlerinden kaynaklanabilecek olası risklere karşı yeterli mali alan sağlar.``
``“Fiyatlar, ücretler ve diğer sözleşmelerin (örneğin kira) yıllık olarak ve ileriye dönük enflasyona göre belirlenmeli”
Raporda, “Yüksek enflasyon kalıcılığı ele alınmalıdır. Fiyatlar, ücretler ve diğer sözleşmelerin (örneğin kira) yıllık olarak ve ileriye dönük enflasyona göre belirlenmesi, beklentilerin yeniden yapılandırılması ve rekabetçiliğin korunması açısından önemlidir. Göreli fiyatlar ayarlandıktan sonra, geçmişe dönük endeksleme ortadan kaldırılmalı ve kamu sektörünün belirlediği fiyatlar üretim ve bakım maliyetleriyle uyumlu hale getirilmelidir” denildi.
Finansal istikrarın korunmasının, sürekli gözetim ve daha fazla reform gerektireceği vurgulanan raporda, şunlar kaydedildi:
``Makro ihtiyati politikalar, sistemik riskleri kontrol altına almaya odaklanmalıdır. Bu bağlamda, lira rezerv gereksinimleri sadeleştirilmeli, para piyasası işleyişi iyileştirilmeli ve Merkez Bankasının vadeli mevduatları genişletilmelidir. 2023 FSAP ile uyumlu olarak, denetim çerçevesi Basel Çerçevesi ile uyumlu hale getirilmeli, özellikle döviz, egemen, kredi ve faiz riskleri için; ve CBRT`nin acil likidite yardım politikaları güçlendirilmelidir. Türkiye`nin Finansal Eylem Görev Gücü (FATF) ‘Gri Liste`den çıkarılması olumlu bir gelişmedir.
Politika çerçevelerini güçlendirmek, KOBİ`lerin önündeki engelleri kaldırmak, işgücü piyasası işleyişini iyileştirmek ve yeşil geçişi hızlandırmak, orta vadeli büyümeyi artırır ve bu büyümeyi daha sürdürülebilir ve adil hale getirir. Öncelikler arasında kayıtdışılığı azaltma, işgücü piyasası esnekliğini artırma ve kadın işgücü katılımını teşvik etme gibi reformlar bulunmaktadır. KOBİ`ler üzerindeki düzenleyici yüklerin basitleştirilmesi, örneğin iş onayları ve izinler için tek pencereli sistemlerin kurulması, yeniliği ve büyümeyi destekleyecektir. KOBİ`lerin uyum maliyetlerini ve vergi yüklerini azaltmak, verimliliği artıracaktır. Ulusal iklim hedefleri belirlenmiştir. Avrupa Birliği ile uyumlu bir yerel Emisyon Ticaret Sistemi kurulması, iklim hedeflerine ulaşılmasına katkıda bulunacak ve AB ile rekabetçiliği koruyacaktır. IMF ekibi, yetkililere ve özel sektör temsilcilerine misafirperverlikleri ve yapıcı, verimli tartışmaları için teşekkür eder.``
Ekonomistlerden yorumlar
IMF`nin raporuna ilişkin ekonomistler ve siyasiler, sosyal medya hesaplarından yaptıkları açıklamada, özellikle ``Fiyatları, ücretleri ve diğer sözleşmeleri (kiralar gibi) yıllık olarak ve ileriye dönük enflasyona göre belirlemek, beklentileri yeniden oluşturmanın ve rekabet gücünü korumanın anahtarıdır`` ifadesinin kritik olduğuna işaret etti.
Prof. Dr. Selva Demiralp: ``Acı reçetenin maliyetini ücretli kesime yükler``
Selva Demiralp: ``Fiyat, ücret, kira gibi ileyie yönelik fiyatlama davranışlarında enflasyon beklentilerine göre fiyatlama yapılmalı. Görece fiyatlar ayarlandıktan sonra geriye yönelik endeksleme yapılmamalı. Kamu tarafından yönetilen ve yönlendirilen fiyatlar üretim ve bakım maliyetlerini yansıtmalı” maddesi önemli. Cımbızla çekip tek başına uygulandığında acı reçetenin maliyetini ücretli kesime yükler. Ancak diğer maddeler ve özellikle 5. madde (Maliye politikasının daha aktif bir şekilde dezenflasyon sürecine destek vermesi gerekir) ile beraber uygulanırsa dezenflasyonun maliyeti daha adil dağıtılır. Zaten ancak paketi bir bütün olarak değerlendirip önerilenlere uyulması durumunda beklenen enflasyon=gerçekleşen enflasyon olacağı için mağduriyet riski asgariye iner.``
Mahfi Eğilmez: ``Bunları IMF söyleyemez, biz söyleyelim``
Mahfi Eğilmez: ``Raporda, 2023 Haziranından itibaren atılan adımlardan övgüyle söz ediliyor daha sıkı adımlar atılması öneriliyor. Ücretlilere yapılacak zamların geçmiş enflasyona göre değil, gelecekte beklenen enflasyona göre yapılmasını öneriyorlar. Peki ama bu geçmişteki enflasyonu kim yaşadı? Ücretli her geçen gün artan hayat pahalılığı karşısında sürekli geriye gitmedi mi? Geçmişin tazminatını onlara ödemek gerekmiyor mu? IMF`nin görevi elbette ülkenin sosyal ve siyasal yapısıyla ilgili öneri getirmek değil. Görevleri ekonomiyle sınırlı. O nedenle IMF`nin yapısal uyumlandırmasıyla benim önerdiğim yapısal reformlar arasında dağlar kadar fark var. Ekonomide istediğiniz önlemi alın, kalıcı çözümler ancak ve ancak doğru bir sosyal, siyasal ve ekonomik çerçeve içinde hareket edilerek alınabilir. Ücretleri enflasyon kadar artırmayarak sadece sosyal gerilimi artırırız. Vergisini ödememiş, kayıt dışına çıkmış, bu yolla elde ettiği geliri servetine eklemiş ve bunu bir marifetmiş gibi lüks otomobillerle, evlerle, eşyalarla sergileyen insanların bu kayıt dışı varlıklarını servet beyanı getirerek yakalayıp vergilendirmek yerine yoksullukla savaşan ücretliye düşük zam yaparak enflasyonla mücadele edilemez. Bunları IMF söyleyemez, biz söyleyelim.``
Yalçın Karatepe: ``Sonuç ne olur? Ucuz emek, yoksul halk, sefalete sürüklenmiş bir toplum”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Karatepe: ``Raporda yazılan güvencesiz çalışmayı (labor market flexibility) da ekleyince şimdi yapılanların aynısını önerdikleri belli oluyor: Halkı yoksullaştırarak iç talebi söndür, ucuzlayan işçilik maliyetleri ile rekabet avantajı yakala. Peki bunlar yapılırsa, sonuç ne olur? Ucuz emek, yoksul halk, sefalete sürüklenmiş bir toplum.``
Bartu Soral: “AKP politikalarına destek veren bir IMF raporu”
Bartu Soral: ``IMF, yayınladığı Türkiye Raporu basın bildirisinde 2023`de başlayan programa tam destek verdiğini belirtiyor. Bildiride emekli, memur, işçi yani sabit gelirlilerin enflasyonun sebebi olduğu, üstünlerindeki baskının daha da arttırılması öneriliyor. Onlara geçmiş enflasyon değil sizin hedeflediğiniz enflasyona göre zam yapmaya devam edin. Bildiride, Gelir İdaresi Başkanlığının örnekler vererek ortaya koyduğu vergi kaçakçıları, 13 kere çıkartılan vergi affı kanunu, kurumlar ve gelir vergisi istisna, muafiyet ve indirimlerinden ötürü kaybedilen 1.1 trilyon TL vergi veya finansal kazançların vergilendirilmemesinden hiç bahsetmemişler. Türkiye`yi sülük gibi emen bu 10 milyon kişinin durdurulamayan harcamaları, fiyat enflasyonundan da bahsedilmiyor. İşsizliğin yüzde 30, gençler arasında hiç bir eğitim kuruluşu veya istihdamda olmayanların yüzde 27`ye ulaştığı da yazmıyor. Kısaca dünyanın son 45 yılına damga vuran neo-liberal ezber üzerinden ekonomiyi yöneten AKP politikalarına destek veren bir IMF raporu…``
Tunç Şatıroğlu: ``Yarım porsiyonluk IMF programının acısı tamdır ama neticesi yarımdır``
Ekonomist Tunç Şatıroğlu: ``Halk için bir IMF programından daha kötüsü yarım porsiyon IMF programıdır; yani yarım porsiyonluk IMF programının acısı tamdır ama neticesi yarımdır. Yarım hekim candan, yarım IMF programı yaşam kalitesinden eder. Ne vereyim abime? Çek oradan bir yarım IMF.``
Dr. Osman Berke Duvan: ``Ailelerin yarına dair beklentileri iyi şeyler söylemiyor``
Ekonomist Dr. Osman Berke Duvan: ``IMF`nin 4. madde görüşmeleri çerçevesinde en kritik cümlesi: “Fiyatları, ücretleri ve diğer sözleşmeleri (kiralar gibi) yıllık olarak ve ileriye dönük enflasyona göre belirlemek, beklentileri yeniden oluşturmanın ve rekabet gücünü korumanın anahtarıdır.
IMF`nin `fiyatlar, ücretler, kiralar yıllık olarak ve ileriye dönük enflasyona göre belirlensin` dediğinin sabahında ailelerin enflasyon beklentileri açıklanmış. Bugünün enflasyon beklentileri yarının enflasyonunu şekillendiriyorsa, ailelerin yarına dair beklentileri iyi şeyler söylemiyor.``