Yücel, CHP`nin düzenlediği Eğitim Maratonu`nun 17`nci Oturumu olan "Afetler Ülkesinde Eğitim" oturumunda konuştu. Sabaha karşı 04.15 saatlerinde konuşmasına başlayan Yücel, 6 Şubat depreminin yaşandığı dakikalarda, şunları dile getirdi:
"24 saat kesintisiz bir şekilde, eğitimin her yönüyle konuşulduğu bu `Eğitim Maratonu` eylemi son derece önemli ve anlamlı. CHP olarak en çok önemsediğimiz alanlardan biri eğitim. Üzerinde konuştuğumuz `Afet dönemlerinde eğitim` dediğimizde açıkçası aklıma şöyle bir benzetme geliyor. Devlet dairelerinde evrak dolaplarında `yangında ilk kurtarılacak` diye bir yazı yazar. Ben Türkiye`deki mevcut iktidarın eğitime bakış açısına baktığımda, bir afet anında eğitimi `ilk gözden çıkarılacak` alan diye kodladığını düşünüyorum. Bir kere şunu biliyoruz. Mevcut iktidar eğitimli bir toplum istemiyor. Okuyan, araştıran, sorgulayan, itiraz eden bir nesil yetişsin istemiyor.
Afet dönemleri, hayatın her alanının ciddi kesintiye uğradığı dönemler. Bu dönemlerde eğitimin kesintisiz bir şekilde sürdürülebilmesi çok ama çok önemli. Ülkemiz afetler açısından yüksek riskli bir ülke. Dolayısıyla afet sonrasında, en küçüğünden en büyüğüne çocuklarımıza, öğrencilerimize eğitim olanaklarını hızlı ve güvenli bir şekilde sağlayacağımız bir mekanizma kurulması gerekiyor. Ancak bu dönemlerde bizim ülkemizde, ilk feragat edilen alan da maalesef `eğitim` oluyor.
"Depremden önce okula devam eden öğrencilerin yüzde 22`si depremden sonra okula gitmemiş"
Peki ne yapılması gerekiyor? Bunu bir baba, bir hukukçu, bir milletvekili ve bu ülkede yaşayan bir vatandaş olarak değerlendirdiğimde; Öncelikle, Bu işe bir bütçe ayırmak gerekiyor. Bu bütçeyi de doğru kullanmak gerekiyor. Yani tarikat ve cemaatlere akıtılan bütçe, okulların taraması ve sağlamlaştırılmasına ayrılsaydı, Hatay`da dersliklerin yüzde 45,4`ü kullanılamaz hâle gelmezdi herhalde... Sonrasında ne yapmak gerekiyor? Mesela elimde bazı rakamlar var. Eğitim Reformu Girişimi raporuna göre; depremin etkilediği illerde depremden önce okula devam eden öğrencilerin yüzde 22`lik kısmı, depremi takip eden eğitim öğretim döneminde okula gitmemiş. Tüm çocuklarının okula gittiğini söyleyen ailelerin oranı ise yüzde 61,9… Pazarcık ve Hatay`daki Çocuk Yaşam Merkezleri`nde yapılan çalışmaya göre, çocukların yzüde 93`ü deprem öncesinde okula devam ederken, deprem sonrası bu oran yüzde 10`a gerilemiş. Bu rakamları, deprem sonrasında feda edilen eğitim tablosunu ortaya koyması açısından çok çarpıcı buluyorum.
"Öğretmenlere de sahip çıkılmadı"
Öğretmenlere de sahip çıkılmadı. Kamuda çalışan öğretmenler ekonomik açıdan bir nebze belki daha iyi durumdaydı ama; özel okul öğretmenleri ancak koşulları varsa işsizlik maaşından faydalanabildi, kısa çalışma ödeneği alabilenler ise çalıştıkları okulları kapananlardı. İki koşulu da sağlamayan öğretmenler günlük 133,44 TL nakdi ücret desteği alabildiler. Gerçekten çok trajik bir tablo.
"İlk dileğim, mevcut Milli Eğitim Bakanı`ndan kurtulmamız"
İlk dileğim, mevcut Milli Eğitim Bakanı`ndan kurtulmamız. Kurtulalım ki bilimsel, laik, çağdaş eğitim sistemimizi yeniden ayağa kaldırabilelim. Kurtulalım ki adından da anlaşılacağı üzere ideolojik kaygılarla dayatmacı bir anlayışla getirilen `Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli` denen saçmalıktan pırıl pırıl evlatlarımızı kurtarabilelim. İkincisi de şudur; Milli eğitim sistemimizin cemaat ve tarikatlardan tamamıyla arındığı, eğitim ile tarikat sözcüğünün, eğitim ile cemaat sözcüğünün yan yana dahi gelmediği, yobazlığın, sapkınlığın çocuklarımızın yakasından düştüğü günlere en kısa sürede kavuşmayı diliyorum."