HABER: GÜLARA SUBAŞI / KAMERA: DURSUN ALKAYA
(ANKARA) - CHP Genel Başkan Yardımcısı İlhan Uzgel, Dışişleri Bakanlığının “Orta Doğu ve Suriye Politikalarımızla Bağlantılı Ortaya Atılan İddialar Hakkında” başlıklı açıklamasına ilişkin, “Bize diyor ki ‘Siz vekilsiniz. Başka ülkelerin, dış güçlerin işlerini yapıyorsunuz.` Ben size nasıl vekil olunur, göstereyim. ‘Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye`ye çeşitli yönleriyle müdahaleye destek verdi.` Komşu bir ülkenin bombalanması, rejim değiştirilmesi için medyasının emperyalist olarak tanımladığı bir ülkeyi, Amerika`yı Erdoğan Suriye`ye müdahaleye çağırdı. Türkiye çapında bir ülke, Amerika ile birlikte komşu bir ülkede rejim değiştirmeye kalkmış. Sonra Dışişleri Bakanlığı dönüyor, ‘Siz egemen güçlerin vekilisiniz` diyor. Bu çok büyük haksızlık, bu çok ağır bir itham, doğru değil, yakışıksız” dedi.
“Bir defa çok çok şaşırtıcı ve üzücü de buldum. CHP, Türkiye`nin kurucu partisi, Türkiye`nin çıkarlarını temel alan bir parti, hep böyle oldu. Son dönemde de böyle tabii ki. Dolayısıyla bir ana muhalefet partisi olarak yaptığımız eleştirileri -ki bu eleştirilerin birçoğu yeni de değil, 10 yıldır yapılan eleştiriler, hatta CHP dışından da yapılan, Türkiye`de diğer partiler tarafından da yapılan eleştirilerdi bunların hepsi. Geldiğimiz noktada bu eleştirilerin ne kadar haklı olduğu bu kadar aşikar bir şekilde ortaya çıkmışken bakanlığın böylesine içeriksiz, suçlayıcı, Türk toplumuna açıklama yapmak yerine karşı taarruza geçerek ‘Onu suçlayayım` tarzındaki pozisyonu, savunması bizi hem şaşırttı hem de doğrusu rahatsızlık verici bulduk.”
“İktidar bize ‘Siz ideolojik takıntı içindesiniz` diyor. Psikolojide buna yansıtma diyorlar”
Uzgel, Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın “Ne biz ne milletimiz ne de Suriyeli kardeşlerimiz bu sinsi tuzağa düşmeyeceğiz” ifadelerini ise şöyle değerlendirdi:
“Hem Dışişleri Bakanlığının açıklaması hem Erdoğan`ın açıklamaları Suriye siyaseti ne kadar yanlış götürüldüyse yapılan açıklamalarda o ölçüde yanlışlıklar içeriyor. Şimdi bir defa bize diyor ki ‘İdeolojik takıntılar içindeler.` Gerçekten inanamıyor insan. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en ideolojik takıntılı hükümeti, dış politikayı İslamcı ve İhvancı bir eksende kurup Suriye`de rejim değiştirmeye çalışan bir iktidar, bize dönmüş buna yönelik eleştiri getirdiğinizde -ki bunun sonuçları o kadar vahim olmuş ki hala uğraşıyoruz yani yıl 2024, 2011`deki politikanın sonuçlarıyla 2024`te uğraşıyoruz. Hükümet uğraşıyor. Hem Türkiye`nin içinde istikrarsızlık yarattı hem Suriye`de istikrarsızlık yarattı bu politikalar. Sonra bize dönüyor, ‘Siz ideolojik takıntı içindesiniz, ideolojik bağnazlık` diyor. Psikolojide buna yansıtma diyorlar. O yüzden de bu tür kavramlara aşina olmalarını tavsiye ederim.
“‘Dış güçler` söylemine sığınan bir açıklama, çok basit ve çok ucuz”
İkincisi ‘Tarih bilgisinden yoksun` diyor. Suriye`ye en çok zararı kim verdi biliyor musunuz? Suriye tarihini en iyi bildiğini iddia eden siyasetçiler verdi. ‘Biz Suriye`yi, Halep`i sokak sokak biliyoruz.` Hangi camide namaz kılınacağını iddia edenler Suriye`ye en büyük zararı verdi. Suriye`yi yıkıma götüren bunlar oldu. Dolayısıyla ‘Siz Suriye`yi bilmezsiniz. Siz Orta Doğu`yu bilmezsiniz. Biz çok iyi biliriz` diyenlerin verdiği zararı dünyada hiçbir ülke, hiçbir aktör veremedi. O yüzden de açıklama çok vahim unsurlar içeriyor. Daha kötüsü ben Sayın Fidan`ın yönetimindeki Dışişleri Bakanlığından daha sorumlu bir açıklama bekliyordum. Kamuoyuna komplo teorileri; CHP`ye, ana muhalefet partisine yönelik olarak da ‘dış güçler` söylemine sığınan bir açıklamayı doğrusunu isterseniz çok yetersiz, çok basit ve çok ucuz bulduğumu söyleyeyim. Bula bula ‘egemen güçlerin vekilleri` olmakla suçlamayı mı buldunuz? Buna dair Türkiye kamuoyuna çıkın, ‘Suriyeli sığınmacılar konusunu evet biz yarattık. Şu çözümü bulmamız gerekiyor` deyin. Çünkü orada bir çağrı var. Diyoruz ki ‘Bakın, burada ciddi bir problem var sığınmacılarla ilgili. Yani topluma bir çözüm önerisiyle gelin.` Kötü bir şey söylemiyoruz ki. ‘Suriye`nin içişlerine karışmayın` diyoruz.
“Dışişleri Bakanlığı, ‘Siz egemen güçlerin vekilisiniz` diyor. Bu çok büyük haksızlık, çok ağır bir itham, yakışıksız”
Bize diyor ki ‘Siz vekilsiniz. Başka ülkelerin, dış güçlerin işlerini yapıyorsunuz.` Bakın, bu koskoca CHP`ye yöneltilmiş çok ağır bir itham. Kendisi istihbaratın başındaydı. Ne yapmışız da vekil olmuşuz? Bakın, ben size nasıl vekil olunur, göstereyim. Bakın, Erdoğan ABD`yi müdahaleye çağırıyor. ‘Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ABD basınına konuştu. Suriye`ye çeşitli yönleriyle müdahaleye destek verdi.` Komşu bir ülkenin bombalanması, rejim değiştirilmesi için üst akıl dediği, medyasının emperyalist olarak tanımladığı bir ülkeyi, bir dünya gücünü, Amerika`yı Erdoğan Suriye`ye müdahaleye çağırdı. Obama`ya da yaptı bunu Erdoğan. Obama kabul etmeyince Trump`a da aynı öneriyle gitti. ‘Erdoğan`dan Trump`a: Suriye`ye müdahale desteği, lafta kalmasın.` ‘Müdahaleyi lafta yapmayın. Gelin, bombalayın Suriye`yi. Beraber rejim değiştirelim` diyor. Amerika`nın vekili oldu Türkiye burada. Türkiye çapında bir ülke, Amerika ile birlikte komşu bir ülkede rejim değiştirmeye kalkmış. Sonra Dışişleri Bakanlığı dönüyor, ‘Siz egemen güçlerin vekilisiniz` diyor. Bu çok büyük haksızlık, bu çok ağır bir itham, doğru değil, yakışıksız.
“Bize saldıracağına kamuoyuna, sığınmacılarla ilgili ne yapacağına dair bir açıklama yapsın”
Osmanlı`dan bu yana Türkiye tarihinin en kurumsal, en nitelikli bürokratik örgütlenmelerinden biri olan Dışişleri`nden gerçekten de çok daha sağlam, çok daha içerikli, çok daha gerçekçi, böyle polemiğe kaçmayan... Çünkü polemik yoktu bizim açıklamamızda. Bizim açıklamalarımız gerçekler üzerine kuruluydu. Bir tane noktasına desin ki ‘Şu noktasında haksızlık ediyorsunuz.` Hiçbir somut somut şey söylemeden genelgeçer, dış güçlere bağlayıp bu işin içinden sıyrılmak doğru değildir. İktidarın Suriye politikası hala sorumludur. Buna ne Türkiye içinde bir çözüm önerisi vardır ne de Suriye için de bir çözüm önerisi vardır. Ne yapacağını bilemeyen bir iktidar var. Bize saldıracağına doğru dürüst Türkiye kamuoyuna bu sığınmacılarla ilgili ne yapacağını, Suriye politikasına nasıl yöneteceğine dair bir açıklama yapsın. Gerekirse bizden destek istesin. Gerekirse bizi bilgilendirsin.”
“Esad ile normalleşeceksiniz”
Uzgel “CHP iktidarında Türkiye`nin nasıl bir Suriye politikası olmasını öngörüyorsunuz” sorusunu ise şöyle yanıtladı:
“Suriye sorunu, Türkiye Cumhuriyet tarihinin AKP tarafından yaratılmış en karmaşık, en ağır dış politika sorunudur. CHP bir ay sonra iktidara gelse, ertesi gün iktidara gelse, altı ay sonra iktidara gelse bir dış politika ve güvenlik enkazı devralacaktır. Bunu toparlamak, buna çözüm bulmak çok fazla diplomatik enerjiyi, çok fazla zamanı ve çalışmayı gerektirir. Bir, Esad ile normalleşeceksiniz. İki, sınır güvenliğini sağlayacaksınız. Üç, ilgili bütün aktörlerle çalışmaya başlayacaksınız. Suriye ile ilgili o kadar çok sorun var ki İdlib`i var, ÖSO`su var, PYD`si var. Bütün bu konularla ilgili aktörlerle çalışma grupları oluşturmak zorundasınız. Ve ilgi ilgili kurumlarla, kuruluşlarla, ülkelerle konuşmak zorundasınız. Dördüncüsü, Türkiye`deki sığınmacılarla ilgili bir yol haritası oluşturmamız gerekiyor. Bu konuda öncelikle rakamsal verilere hakim olmamız gerekiyor. Nasıl enflasyon rakamlarına güvenmiyorsak, nasıl işsizlik rakamlarına inandırıcı bulmuyorsak devletin verdiği sığınmacı rakamlarıyla ilgili de derin kuşkularımız var. Dolayısıyla bütün bunların elimizde olması gerekiyor. O yüzden de uzun vadeli bir çalışmayı, bunun diplomatik ayağını, bunun iç politika ayağını, bunun ekonomik ayağını kurmak gerekiyor.
“İktidara geldiğimizde hazır olmak için çalışmaları şimdiden yapıyoruz”
Sığınmacılar konusunda Suriye`de Esad yönetimiyle anlaşarak güvenli bölgeler oluşturarak, uluslararası kuruluşları devreye sokarak, gerekirse Körfez ülkelerini devreye sokarak ekonomik katkı anlamında hepsiyle birlikte ortak çalışmak gerekir. Yoksa 4 milyon ya da 10 milyon insanı buradan alıp aynı gün Suriye`ye götürecek ne fiziki imkan var ne de bunu gerçekleştirebilecek fiziki ortam var. Dolayısıyla bu zamana yayılacak, gerçekçi bir politika öneriyoruz Türk toplumuna. Hayal kurmuyoruz. Kimseyi kandırmaya çalışmıyoruz. Bu ciddi bir sorundur. Bu insani bir sorundur. Bunun ekonomik boyutu vardır. Bunun siyasi boyutu vardır. Diplomatik boyutu vardır. Uluslararası kuruluşları ilgilendiren yönü vardır. Uluslararası hukuku ilgilendiren yönü vardır. Bunların hepsini bir paket olarak çok ciddi bir şekilde çalışılması gerekmektedir. Biz bu çalışmaları şimdiden yapıyoruz. Şimdiden başladık. İktidara geldiğimizde hazır olmak için.”