Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Basın İş Sendikası, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla; “İş güvencesine sahip olamayan, mesleki dayanışmadan yoksun ve derinleşen ekonomik krizi hayatının her alanında hissederek her türlü baskıya açık hale gelen gazetecilere sahip çıkmadan basın özgürlüğüne de sahip çıkılamayacağını biliyoruz. Basın özgürlüğüne ve gazetecilere yönelik saldırılara karşı susmayacak, haberin ve gazeteciliğin ‘potansiyel suç ve suçlu` olarak gösterilmesine karşı mesleğimize sahip çıkacak ve medyanın halkın demokrasiye katılımını kolaylaştıran temel unsurlardan birisi olarak görülmesi için mücadele etmeye devam edeceğiz” açıklamasını yaptı.
DİSK Basın-İş, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla yazılı açıklama yaptı. DİSK Basın-İş`in açıklaması şöyle:
“GAZETECİLERİN ÖZLÜK HAKLARI, İŞ GÜVENCESİ VE REFAH DÜZEYİ AÇISINDAN DA BİR ÇALIŞMA YAPILMIYOR”
“Bu sene de 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü`nü basın özgürlüğü açısından karanlık bir tablo ile karşılıyoruz. Bugünü maalesef bir kutlama günü olarak değil, tutuklu üyemiz Dicle Müftüoğlu başta olmak üzere cezaevinde esaret altındaki meslektaşlarımızla dayanışmak ve basın özgürlüğü için verdiğimiz mücadeleyi daha da büyütmek için vesile olarak görüyoruz. Ekonomik krizin etkisi ve artan siyasi kutuplaşma, Türkiye`de asgari ücretin olağan ücret haline geldiği medya sektöründeki krizi her geçen gün daha fazla derinleştiriyor. İktidar tarafından basın ve ifade özgürlüğüne nefes aldıracak bir yaklaşım ve mevzuat ortaya konulmazken, gazetecilerin özlük hakları, iş güvencesi ve refah düzeyi açısından da bir çalışma yapılmıyor.
“HAPİSTEKİ GAZETECİLERİN ÖZGÜRLÜĞÜ UYDURMA GEREKÇELERLE HAZIRLANAN İDDİANAMELER VE DAYANAKSIZ YARGILAMALAR YOLUYLA GASP EDİLİYOR”
Sahada görev yapan gazetecilerin kolluk kuvvetleri tarafından keyfi olarak engellenmesi, gözaltına alınması, fiziksel şiddete maruz bırakılması, tehdit edilmesi ve hedef gösterilmesi gibi saldırılar sürerken; hapisteki gazetecilerin özgürlüğü ise uydurma gerekçelerle hazırlanan iddianameler ve dayanaksız yargılamalar yoluyla gasp ediliyor. Halkın haber alma ve haber olma hakkına sahip çıkarak bir kamu görevi ifa eden gazeteciler Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu, Toplantı Gösterişleri Yürüyüşleri Kanunu, Terörizmin Finansmanı Kanunu gerekçe gösterilerek yargılanıyor.
“DERİNLEŞEN EKONOMİK KRİZİ HAYATININ HER ALANINDA HİSSEDEREK HER TÜRLÜ BASKIYA AÇIK HALE GELEN GAZETECİLERE SAHİP ÇIKMADAN BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE DE SAHİP ÇIKILAMAYACAĞINI BİLİYORUZ”
‘Dezenformasyonla mücadele` bahanesiyle TBMM`den geçirilen Sansür Yasası`nda suç olarak tanımlanan ‘halkı yanıltıcı bilgiyi yayma` gerekçe gösterilerek hakkında soruşturma başlatılan gazeteci sayısı günden güne artıyor. Türkiye`de hâl bu iken, dünyada ise Rojava`dan Karabağ`a, Ukrayna`dan Filistin`e gazeteciler ölümü göze alarak çalışıyor. İşte bu yüzden, iş güvencesine sahip olamayan, mesleki dayanışmadan yoksun ve derinleşen ekonomik krizi hayatının her alanında hissederek her türlü baskıya açık hale gelen gazetecilere sahip çıkmadan basın özgürlüğüne de sahip çıkılamayacağını biliyoruz.
“GERÇEĞİN PEŞİNDEN KOŞAN VE YALNIZCA HAKİKATE BAĞLI KALAN TÜM MESLEKTAŞLARIMIZLA ÖRGÜTLENECEĞİZ, SENDİKAL MÜCADELE VERECEĞİZ VE YAN YANA YÜRÜYECEĞİZ”
Basın özgürlüğüne ve gazetecilere yönelik saldırılara karşı susmayacak, haberin ve gazeteciliğin ‘potansiyel suç ve suçlu` olarak gösterilmesine karşı mesleğimize sahip çıkacak ve medyanın halkın demokrasiye katılımını kolaylaştıran temel unsurlardan birisi olarak görülmesi için mücadele etmeye devam edeceğiz. Gerçeğin peşinden koşan ve yalnızca hakikate bağlı kalan tüm meslektaşlarımızla örgütleneceğiz, sendikal mücadele vereceğiz ve yan yana yürüyeceğiz. Yaşasın sınıf dayanışması, yaşasın özgür basın.”