CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı`nın dünkü bütçe görüşmelerinde; “Güçlü birey`, ‘güçlü kadın`, “güçlü aile`, ‘güçlü Türkiye…` Kulağa çok hoş geliyor ama yoksullaşan birey, şiddete uğrayan kadın, dağılan aile ve madde bağımlısı gençlik; bunlarsa Türkiye için ne yazık ki herkesin düşünmesi gereken konular. Bugün, köylerde artık 10 yaşında çocuklar madde bağımlısı olmuş, dağılan aileler var, yıkılan yuvalar var, yoksulluktan intihar edenler var. 5 milyona yakın insana yardım verilmesine rağmen, bu anlamda yoksulluk derinleşiyorsa demek ki bir yanlış yapılıyor” dedi.
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, dün TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu`nda görüşülen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı`nın bütçesi üzerindeki görüşmelerde söz aldı. Gürer, şunları söyledi:
“2002 yılından bugüne kadar Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarda, verileri genelde bunun üzerinden değerlendiriyor ama Aile ve Sos yal Hizmetler Bakanlığının dağıttığınız broşürünü de incelediğimizde söylediklerinizde 2002`den bu yana yirmi iki yıldır iktidarda olan, muhafazakâr olduğunu da söyleyen bir partinin toplumu yoksullaştırdığını, bunun yanı sıra, aile yapısının toplumsal dokusunun da bozulduğunu gösteriyor.
Bakınız ‘güçlü birey`, ‘güçlü kadın`, “güçlü aile`, ‘güçlü Türkiye` kulağa çok hoş geliyor ama yoksullaşan birey, şiddete uğrayan kadın, dağılan aile ve madde bağımlısı gençlik; bunlarsa Türkiye için ne yazık ki herkesin düşünmesi gereken konular.
Sayın Bakan, bu koşullarda Türkiye`nin içinde bulunduğu durumun iyi olduğu nu söylemek mümkün değil. Bugün, köylerde artık 10 yaşında çocuklar madde bağımlısı olmuş, dağılan aileler var, yıkılan yuvalar var, yoksulluktan intihar edenler var. 5 milyona yakın insana yardım verilmesine rağmen, bu anlamda yoksulluk derinleşiyorsa demek ki bir yanlış yapılıyor.
Bakınız, köylerde okullar kapanınca kız çocukları taşımalı eğitime tabi tutuldu, bunun yansıması ise ya kırsaldan göç ya da kız çocuğunun okumaması. Buna yönelik bir proje bugüne kadar geliştirilmedi. Son dönemlerde köy ortaokulları dahi kapanıyor, kız çocukları okullaşma oranı da bu bağlamda düşüyor. Verilerin sağlıklı olarak kullanılmadığı alana gittiğimiz zaman gördüğümüz gerçek.
Tarımla ilgili, tarım işçilerinin yaşam koşulları var. Doğru, genelgeler var; oraya gidin bakın, elektrik yok, su yok, yalın ayak toprak içinde bir yaşam; insanların var olma gerekleri olan hiçbir şeyden yararlanmadıkları şartlarda aileler yaşamlarını devam ettirmeye çalışıyor.
Buradakilerle ilgili de sorunların derinleştiği bir gerçek. Geçenlerde pazara gittim, pazarda bir kadın beni yakaladı, dedi ki: ‘Vekilim, ben babamın evine gittim, eşim de babasının evine gitti` dedi. “Nas ıl oluyor?` dedim. ‘Kiralık ev parası ödeyemiyoruz` dedi. Artık, ev kirası ödeyemeyen aileler boşanmamak için analarının, babalarının evlerine dönmeye başlamışlar; ayrı ayrı, gündüz işyerlerinden sonraki öğlen yemeğinde buluşuyorlar. Ülkenin içine geldiği durum buyken size büyük yük düşüyor. Sosyal yardımlar ortadan kaldırılmasın ama bu sosyal yardıma bu kadar ihtiyaç duyan topluluk nasıl yaratıldı, bunu da doğru tahlil etmek lazım.
Bizim bunda sorumluluğumuz yok ya da bakın, biraz evvel Orhan Bey`i dinlerken diyordu ki: ‘Bakın, bunlara yardım yapabiliyoruz.` Yardım yapabilmek değil; o insanlar neden o yardıma muhtaç hâle geldiler, neden sorun çözüm bulmuyor? 5 milyon hane bugün yardım alıyorsa burada bir tuhaflık yok mu? Niğde`de 22 bin haneye kömür iniyormuş, bu 60 bin kişiye yansıyor. Yani insanların bu kadar yoksullaştığı yerde aile yapısının olumsuz biçimde et kilen memesi mümkün mü? Bakanlığın kurumlarında kalan çocukların… Burada bir rakam da vermişsiniz, “Bugün itibarıyla devlet korumasında k i 61.480 gencimize kamuda istihdam sağlanmış” diyor. Bu, bu yıla ait mi yoksa… Toplam; yıllık orta lama 3 bin kişiye tekabül ediyor. Sorunlu çocuk sayısına baktığımız zaman, bu da yetersiz. Örneğin, 18 yaşını doldurdu mu, bu çocuklar buradan çıkarıldıktan sonra yaşamları takip ediliyor mu, kaçı çetelerin elinde, kaçı madde bağımlısı, kaçı olumsuz koşullar yaşıyor, bunların da takibi sağlanıyor mu? Şimdi s ize şunu söyleyeyim: Bakan olarak size verilen verilerle yaşamın örtüşmediğini ben örnekleriyle bilen bir adamım çünkü bakana da sormuştum bu özel erkeklerin kaldığı yani uğradıkları taciz sonucu bir yurt vardı, yerini bilmiyordu ama ben orayı biliyordum, gidip ziyaret edip onların yaş günlerinde aralarında olup o çocuklara destek oluyordum; sizden önceki bir bakan, bunun da yerini de sorarsanız söylerim. Onun için buradaki çocukların topluma kazandırılması gerekiyor yani yalnızca oradan, yuvadan ayrılmakla bu işler bitmiyor.
Engelli bireyler bana yazmış, diyorlar ki: ‘Gözümüz yaşlı, kimse bizi görmüyor, duymuyor. Sene boyu engelli istihdamında bir atama yok.` Siz açıkladınız; rakam 12 bin istiyorlar. ‘Bundan aşağı atama olmasın` diyorlar. “Yüzde 3`lük kota yüzde 6`ya çıksın` diye kanun teklifleri de veriyoruz. Engelli bireylere bir pozitif ayrımcılık yapılsın, bunlar çalışma yaşamı içinde daha çok istihdam edilsin. Burada da tabii, toplum içindeki onların da sahipsizliğini dikkate alalım.”