HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Demokrasi Partisi (DEP) Milletvekili Mehmet Sincar`ın 1993 yılında öldürülmesine ilişkin davanın zaman aşımı riskiyle karşı karşıya olduğunu belirterek, “Asıl failler Susurluk raporunda da netleşen Mehmet Ağar, Alaattin Kanat, İsmail Yeşilmen, Mahmut Yıldırım, Adem Yakın, Mesut Mehmetoğlu ve isimlerini sayamadığım bu cinayette bu organizasyonda parmağı olan herkesin yargı önüne çıkarılması gerekiyor. Neden bunu çok önemsiyoruz çünkü bir zaman aşımı süresi var. 30 yıl dolarsa bunlar artık yargı önüne çıkarılamayacak ve 30 yıllık zaman aşımı 4 Eylül 2023`te dolacak” dedi.
HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş 1993 yılında öldürülen DEP Milletvekili Mehmet Sincar`ın eşi Cihan Sincar, çocukları Ferhat Sincar ve Felat Sincar ile bugün TBMM`de basın toplantısı düzenledi. Beştaş şunları söyledi:
BEŞTAŞ BASIN TOPLANTISINI MEHMET SİNCAR`IN AİLESİYLE BİRLİKTE YAPTI
“Yanımda Mehmet Sincar`ın değerli eşi Cihan Sincar var. Yine 93 yılında babaları katledildiğinde 14 yaşında olan Ferhat Sincar ve 15 yaşında olan Felat Sincar yanımda. Aileyle birlikte basın toplantısını gerçekleştiriyoruz çünkü hala hukuk tecelli etmedi, hala adalet yerini bulmadı, bu parlamentonun bir üyesinin katilleri hala yargı önüne çıkartılmadı ve hakkettikleri cezalandırma verilmedi.
4 Eylül 1993 tarihinde Mehmet Sincar Batman`daydı. Mehmet Sincar o dönem Meclis İnsan Hakları Komisyonu üyesiydi ve faili meçhul cinayetleri araştırmak için Batman`a gitmişlerdi. Araştırmak istediği cinayetlere maalesef kendisi de bu cinayette katledildi. Aradan 30 yıl geçti ama neticede silahlı saldırı sonucu bu katletme meselesi hiçbir iktidarın özenle, kararla üzerine gittiği bir cinayet olmadı. Şüphesiz bunun birçok sebebi var bunları da açıklayacağız. 91-94 yıllarında bir çatışmalı süreç vardı. Legal siyasetin temsilcileri o zaman HEP ve DEP olarak çalışıyordu. Bizim de aynı gelenekten şimdi partimizin içinde bulunan bir gelenek ve 50`den fazla üyesinin o dönem öldürüldüğünü, katledildiğini biliyoruz.
“ARŞİV UNUTMUYOR, TARİH UNUTMUYOR, TOPLUMSAL HAFIZA UNUTMUYOR”
İktidarda Başbakan Tansu Çiller`di, İçişleri Bakanı İsmet Sezgin`di ve Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar`dı. Arşivden çıkardığımız gazete Mehmet Sincar`ın katledildiği dönemde yapılan açıklamaları da içeriyor. Bu arşivde şöyle dikkat çeken bir yer var: Adalet Bakanı Seyfi Oktay, ‘Devlete düşen olayın üzerine duyarlılıkla gidip, karanlık nokta bırakmamaktır.` O zamanın Devlet Bakanı Necmettin Cevheri ve Mehmet Gölhan katilin hemen 2 gün içinde yakalandığını açıkladılar. Ama aradan geçen süre zarfında Mehmet Gazioğlu, hemen o dönem İçişleri Bakanları sıklıkla değişiyordu 24 Ekim 1993`te İçişleri Bakanı olmuştu. Kendisinin, ‘tetikçiler firarda` yani yakalanmadı açıklamasını da arşivde görüyoruz. Arşiv unutmuyor, tarih unutmuyor, toplumsal hafıza unutmuyor. Adalet ise yüzleşme olmadan, hakikatler ortaya çıkarılmadan hiçbir şekilde unutulmuyor, unutulamaz.
Ondan sonra ne katil yakalandı ne arandı ne de bu olayın peşine düşüldü. 93 yılında bir suikast var 2001 yılına kadar tek bir kişi yargı önüne çıkartılmadı. Devlet, TBMM üyesini katledenleri bulmadı. Bulamadı demiyorum. Devlet bir cinayeti aydınlatmıyorsa istemiyordur. Her cinayet, her katliam aydınlatılabilir yeter ki bunu iktidardakiler ve devlet erki istesin. Aydınlatılamayan cinayet katliam yoktur, aydınlatılmayan cinayet vardır. Tıpkı yakın dönemde Tahir Elçi cinayeti gibi.
“2001 YILINDA HİZBULLAH`A YÖNELİK BİR OPERASYON YAPILDI VE BU DAVA CİHAN YILDIZ İSİMLİ BİR HİZBULLAH SANIĞINA YÜKLENDİ”
2001 yılında Hizbullah`a yönelik bir operasyon yapıldı ve bu dava Cihan Yıldız isimli bir Hizbullah sanığına yüklendi. Ve o dava hala devam ediyor, Cihan Yıldız, Mehmet Sincar`ın da katledilmesi meselesinden müebbet hapis cezası aldı. Sonra Hizbullahçıların tamamının tahliye edildiği bir anlaşma, uzlaşma sonucunda Cihan Yıldız da tahliye edildi. Müebbet hapis cezası olduğu halde Cihan Yıldız şu anda serbest. AİHM Devlet Güvenlik Mahkemeleri`nde askeri yargıcın olması sebebiyle adil yargılanma hakkı konusunda Hizbullah sanıklarının değil, bütün o dönemde yargılananların adil yargılanmadığına hükmetti. Ama tahliye olanlar sadece Hizbullah sanıkları oldu. Hatta benim avukatlık yaptığım yıllarda birçok dosyam var Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi`ne giden, ihlal kararı verildiği halde adil yargılanmadan benim müvekkillerim tahliye olmadı. Kürt, muhalif tutuklu tahliye olmadı ama bütün Hizbullah sanıkları tahliye oldu.
Bu dava 12 Aralık`ta devam edecek. Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi`nde. Aileyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, kamuoyuyla birlikte tabii ki o davayı da takip ediyor olacağız. Bizim o davayla birlikte daha da önemsediğimiz temel nokta asıl sanıklar, asıl katiller neden korunuyor? Kim bunlar? Susurluk raporunu ve o dönem ortaya çıkan belgeleri, bilgileri sadece bir referansla hatırlatmak istiyorum. Mehmet Ağar, JİTEM elemanı ‘Yeşil` kod adlı Mahmut Yıldırım, itirafçılar Alaattin Kanat, İsmet Yeşilmen, Adem Yakın, Mesut Mehmetoğlu hakkında hala dava açılmadı. Susurluk raporunda bilgiler, belgeler ortaya çıktığı halde Mehmet Sincar`ın katledilmesinin arkasındaki bu isimler soruşturulmadı, yargılanmadı ve korunuyor.
“93 YILINDA OLAY OLUYOR, 7 YIL HİÇBİR ŞEY YAPILMIYOR. FAİLLER ARANMIYOR, BULUNMUYOR”
Mehmet Sincar`ın ailesi ve avukatları defalarca, sayısız defa devam eden davada ve bağımsız olarak JİTEM elemanlarının dosyaya dahil edilmesi için taleplerde bulundular. Bütün bu talepler mahkeme heyetleri tarafından reddedildi. Bu kişilerin dosyaya dahil edilmemesi üzerine yeniden suç duyuruları yapıldı ve hala dahil edilmediler. 93 yılında olay oluyor, 7 yıl hiçbir şey yapılmıyor. Failler aranmıyor, bulunmuyor. 7 yılın sonrasında Hüseyin Velioğlu`nun Hizbullah`ın hücre evine yapılan bir operasyonda Cihan Yıldız ve bazı Hizbullahçılar yakalanıyor, Mehmet Sincar davası da yükleniyor. Şimdide devam ettirilen bir dava, tahliye ettirilen bir katil ve katili asıl teşvik edenleri, azmettirenleri, karar verenleri korumaya devam ediyorlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konuda hiçbir şey yapmadı. Kılını kıpırdatmadı. Kendi üyesi, kendi milletvekili hakkında bir araştırma komisyonu dahi kurmadı. Bu katili bulmak, arkasındaki güçleri ortaya çıkartmak için bir irade göstermedi. İktidarlar değişti, başbakanlar değişti, cumhurbaşkanları değişti ama Mehmet Sincar`ın katiline yönelik yaklaşım değişmedi. Eğer ölen, katledilen Kürt ise muhalif ise bu ülkede hukuk işlemiyor. Bu ülkede adalet tecelli etmiyor. Bugün de aynı tablo devam ediyor.
“ERDOĞAN VE ORTAĞI SADECE 90`LI YILLARDA İŞLENEN CİNAYETLERİ, KATLİAMLARI AKLAMIYOR, KATLİAMLARIN FAİLLERİYLE İŞ BİRLİĞİ YAPIYOR”
Bugün Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı Erdoğan partisi ve ortağı sadece 90`lı yıllarda işlenen cinayetleri, katliamları aklamıyor. O katliamların failleriyle iş birliği yapıyor. İlk çıktıklarında ünlü sözleri var ya: ‘Biz her şeyi çözeceğiz. Geçmişle yüzleşeceğiz` gibi bir sürü güzel güzel cümleler kurdular ama bugün geldikleri noktada Mehmet Ağar`ın da hamisiler, itirafçıların da hamisiler. Bunu hepimiz çıplak bir şekilde görüyoruz.
Asıl failler Susurluk raporunda da netleşen Mehmet Ağar, Alaattin Kanat, İsmail Yeşilmen, Mahmut Yıldırım, Adem Yakın, Mesut Mehmetoğlu ve isimlerini sayamadığım bu cinayette bu organizasyonda parmağı olan herkesin yargı önüne çıkarılması gerekiyor. Neden bunu çok önemsiyoruz çünkü bir zaman aşımı süresi var. 30 yıl dolarsa bunlar artık yargı önüne çıkarılamayacak ve 30 yıllık zaman aşımı 4 Eylül 2023`te dolacak.
“BU İNSANLIĞA KARŞI BİR SUÇTUR. ZAMAN AŞIMI YOKTUR, OLMAMALIDIR”
Zaman aşımına yabancı değiliz Musa Anter`in, Kürt bilgesinin, deneyimli bir gazetecinin, yazarın davası zaman aşımıyla düşürüldü. Birçok JİTEM katliamı zaman aşımıyla düşürüldü. İşte Mehmet Sincar davası da katledilmesi de yine bu şekilde zaman aşımı yoluna giriyor. Bu insanlığa karşı bir suçtur. Zaman aşımı yoktur, olmamalıdır. Mevcut yargı pratiği, yargının tamamen taraflı ve bağımlı olmasını dikkate aldığımızda zaman aşımını bir an önce vermek isterler.
Bu konuda söyleyeceğimiz çok şey var ama TBMM tarihi için çok önemli dönemeçlerden bir tanesidir. İnsan Hakları Komisyonu üyesi bir milletvekili kendi alanında araştırma yapmak için gittiği Batman`da katlediliyor ve onun katilleri yakalanmıyor, soruşturulmuyor, yargılanmıyor. Dün neredeyse bir milletvekili parlamentoda ölecekti, yoğun bakıma kaldırıldı. Bizim hala bir milletvekilimiz ayaklarındaki, bacaklarındaki kırıklar sebebiyle yatıyor. Bir kurum kendi milletvekiline, halk iradesine sahip çıkmazsa şiddet iklimini savunursa olacakları budur. Mehmet Sincar`ın katledilmesi de katillerinin yakalanmaması da korunması da aklanması da Kürt meselesini şiddetle, savaşla çözme iradesinden bağımsız olmadığını önemle tekrar hatırlatmak istiyorum.
“KÜRT OLMASAYDI O DÖNEMKİ İKTİDARLARA YAKIN OLSAYDI ŞİMDİ BİR MİLYON KERE BU KATİLLER ÇIKARILMIŞTI”
Mehmet Sincar başka bir partinin milletvekili olsaydı, Kürt olmasaydı o dönemki iktidarlara yakın olsaydı şimdi bir milyon kere bu katiller çıkarılmıştı, adalet yerini bulmuştu. Geçmişle yüzleşme dediğimiz, hakikatlerin ortaya çıkarılması dediğimiz ve adalet talebini her gün çığlık çığlığa ifade etmemizin en önemli sebeplerinden birisi de budur. 30 yılda bir milletvekilinin katili yakalanmadı. Arkasındaki güçler soruşturulmuyor, kovuşturulmuyor ve korunuyor. Nice iktidarlar değişiyor nice İçişleri bakanları geliyor nice milletvekilleri seçiliyor ama Mehmet Sincar`ın katilleri hala yok. Biz unutmayacağız, bu davanın peşini bırakmayacağız. Mehmet Ağar ve şürekasının işlediği suçların hesabını vermesi için mücadelemize devam edeceğiz.
O dönem ‘Hizbul Kontra` diye halkın da nitelendirdiği bir çete bir şebeke tarafından JİTEM`le birlikte işlenen cinayetlerin açığa çıkması için var gücümüzle çalışacağız. Türkiye toplumunun da bu hukuksuzlukları bu katliamları görmesi ve yüzleşme yapılması için desteğini alacağımıza hiçbir kuşkumuz yok. Çünkü gelecek adaletsizlik, hukuksuzluk üzerine kurulamaz.”
CİHAN SİNCAR: 30 YILI 5 DAKİKAYA SIĞDIRAMAM
Mehmet Sincar`ın eşi Cihan Sincar, “Kendi dilimle kendimi ifade etmek istiyorum. Maalesef 30 yıl geçti az bir süre değil. 30 yılı 5 dakikaya sığdıramam. Yine de kendimi kendi anadilimle ifade etmek istiyorum” dedikten sonra konuşmasını Kürtçe sürdürdü.
Demokrasi Partisi (DEP) 1994 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmış, milletvekilleri ise Halkların Demokrasi Partisi`ne (HADEP) geçmişti.