Haber: EDDA SÖNMEZ - Kamera: SADIK KARAKULOĞLU
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İBB`nin bir daire başkanı hakkında ‘terör örgütüne yardım` suçlamasıyla dava açılmasına tepki gösterdi. Pandemi sürecinde 1,5 milyon insanın İBB`den yardım istediğini belirten İmamoğlu, "Biz yoksulun derdindeyken anlıyoruz ki bazıları hâlâ kumpasın derdinde. Biz, bu kumpaslara boyun eğecek, göz yumacak karakterde insanlar değiliz. Ben, yol arkadaşlarıma güvenle yol yürürüm. Makam elde ettikten sonra kapımı çalan uygun ya da uygunsuz insanlarla fotoğraf çektiren bir makam sahibi değilim. Beni kendisiyle kimse karıştırmasın. Benim yol arkadaşlarım, asil bir biçimde işini yapan yol arkadaşlarımdır. Kimse de yargıyı bir silah olarak kullanmasın. Milletimiz, günü geldiğinde sizlere gereken cevabı verecektir" dedi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, ‘150 Günde 150 Proje` kapsamında bugün Taksim`deki ‘Sevgi Soysal Kütüphanesi`ni hizmete açtı. 10 bin 200 kitabı bünyesinde barındıran kütüphanenin açılışında, Soysal`ın kızları Funda ve Defne Soysal da İmamoğlu`na eşlik etti.
İstanbul`un en önemli noktalarından Taksim`de bulunan kütüphanenin açılışında kısa bir konuşma yapan Funda Soysal, ‘Sevgi Soysal Kütüphanesi`ni evi gibi gördüğünü söyleyerek, annesinin adının verilmesinden dolayı duyduğu memnuniyetini dile getirdi. Funda Soysal, “Annemin yokluğunda kitaplar ikimize de çocukluktan beri arkadaşlık ve yarenlik etti… Annem gençleri çok severdi. En zor yıllarında onları gözeterek de yazdığını düşünüyorum pek çok eserini. Böyle cıvıl cıvıl hayatı ve gençleri çok seven bir insanın adına açılan bir kütüphanenin Taksim gibi cıvıl cıvıl gençlerle dolu bir yerde olması ayrıca anlamlı. Babamı da anmadan geçemeyeceğim. O hep özgürlük ve bilgi, kavramlara sahip çıkılmasını öğütlemiştir. Ben, anneme sahip çıkıldığı için çok seviniyorum” dedi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ise Cumhuriyet`in ikinci yüzyılında yeni zaferler elde edilmesi gerektiğini belirterek şöyle konuştu:
"YENİ ZAFERLER İÇİN GEREKENLER GENLERİMİZDE: Artık bu çağda zaferin anlamı, benim açımdan bilgide, kültürde, sanatta, edebiyatta, yaşam kalitesinde, sporda; ama elbette dünyada sizi vitrine taşıyan başka unsurlarıyla beraber teknolojide, bilimde yeni buluşlarda, icatlarda. Bunların varlığı, bizim esas zaferlerimiz olacak önümüzdeki yüzyılda. Bunu başarabilecek nitelikte bir toplumuz biz. Bu, genlerimizde var. Yeter ki buna zemin hazırlayalım. Yeter ki bu karakterimizi ortaya koyalım. Ortaya çıksın. Bunun olgunlaşması için de insanları özgür kılan, insanları bilgiyle buluşturan ve özgün fikirleriyle hayatlarına devam etmelerini sağlayan ortamları var edelim. Kütüphane, tam da o noktalardan bir tanesi.
İNSANA DOKUNAN HER PROJE BÜYÜKTÜR: Bazı insanların küçük zihinlerinde beslediği büyüklüklerle ölçülen boyutlarıyla tariflenen küçük ya da büyük projeler... Biz ise toplumun yaşam kalitesini büyüten, artıran, o insanlara güzel gelecek sağlama noktasında sağlıklı adımların temellerinin atıldığı her işe ‘büyük proje` diye bakıyoruz. ‘150 Günde 150 Proje` maratonuna bu kavram ışında oluşturulan projelerle devam edeceğiz. Kimsenin gözünü boyamak için ya da birkaç insanı ya da bir avuç insanı mutlu etmek için iş yapmayacağız. Milletimizi mutlu etmek için iş yapacağız. İlçesine, hangi partiye ait olduğuna, orada hangi siyasi görüşün ağırlıkta olduğuna bakmaksızın şehrimizin ve milletimizin ihtiyaç duyduğu evrensel hangi duygular, hangi ihtiyaçlar var ise de ona dönük işleri yapacağız. ‘150 Günde 150 Proje` açılışlarımızda bütün bu çeşitliliği, az önce anlattığım çeşitliliği görüyor ve yaşıyor olacaksınız. 150 projeyle kısıtlı değil elbette yürüyüşümüz. Daha önümüzde çok kıymetli birkaç 150 gün ve birkaç 150 projeyi sizlerle buluşturan, durmaksızın çalışan bir belediye olacağız.
GEÇMİŞTEKİ HİÇBİR BEŞ YIL, BU BEŞ YILA BENZEMEYECEK: Geçmişteki hiçbir beş yıl, bu beş yıla benzemeyecek. Biz, bu beş yılda, milletimizin acil duyduğu ihtiyaçları gören ve onları bir an önce toplumla buluşturmaya gayret eden, imkanlarını savruk bir biçimde değil, israf eden bir biçimde değil tasarrufu gözetleyen; bu zor günlerde, zor koşullarda, ekonominin en zor koşullarının yaşandığı bir dönemde dahi İstanbul`un en başarılı beş yılını bu şehre yaşatmak istiyoruz. İddiamız odur ki İstanbul`un en başarılı beş yılı olsun bu dönem. Aynı zamanda iddiamız odur ki ben de dünyanın en demokrat belediye başkanı olayım. İki tane duygum var. Umuyorum işin sonunda bunların hepsi sizlerle buluşan bir süreç olsun."
"PANDEMİ SÜRECİNDE 1,5 MİLYON İNSAN İBB`DEN DESTEK İSTEDİ"
Ekrem İmamoğlu, konuşmasının son bölümünde, terörle ilişkilendirilen Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği`ne (DİAYDER) sosyal yardım kartı verdiği gerekçesiyle İBB Muhtarlık Daire Başkanı Yavuz Saltık hakkında soruşturmanın tamamlanarak iddianame hazırlanmasına tepkisini dile getirdi. İmamoğlu, şunları söyledi:
"2004`ten beri sosyal yardımların kayıt altına alındığı bir kurumuz. Bu tarihten pandemi sürecine kadar alınan sayıdan daha fazla bir taleple biz pandemi sürecinde karşılaştık. Neredeyse 1,5 milyona varan insan İBB -ki bu hane demek oluyor aslında- katkı istedi, yardım istedi, destek ve ayakta kalmak istedi… Hem pandemiden çıkış hem derin ekonomik krizin yarattığı depresyon, işsizlik; bütün bunlar önümüzde devasa bir sorun olarak büyüyor. Biz İBB olarak, ‘yerel yönetimin asli vazifesi değildir, biz bunu uzaktan seyredelim` demedik. Tam göbeğine inerek ve gerçekten kampanyalarla ihtiyaç sahibi kişileri ve aileleri destekledik. Milyonun üzerinde haneye girdik. İnsanlarımıza katkı sunduk. İhtiyaç sahibi olan insanlarımıza ‘Birlikte Başaracağız` kampanyasıyla eriştik. Muhtarlarımıza direkt yardımlarımızı göndererek ‘Siz de dağıtın` dedik. Bine yakın muhtarımızın tamamına, kapısına kolilerimizi ya da kartlarımızı göndererek onların da eli aracılığıyla ihtiyacı olan insanlarımıza katkı sunduk. Buna da devam ediyoruz.
BİZ YOKSULUN DERDİNDEYKEN ANLIYORUZ Kİ BAZILARI HÂLÂ KUMPASIN DERDİNDE: İlk kez Muhtarlıklar Daire Başkanlığı kurduk. Sosyal Hizmetler Dairesi`nin başladığı işi genişlettik. İştiraklerimizin işin içine girmesini sağladık. İstanbul Vakfı`mızın işin içine girmesini sağladık. 360 derece büyük bir yardımlaşma ağı, kurumun kendi kaynakları ya da vatandaşlarımızın sunduğu kaynaklarla beraber süreçte biz, yoksulun ihtiyaç duyduğu her işe koşmaya, ihtiyacı olan her insanımıza el uzatmaya gayret ettik. Tabii bu organizasyonlar sürerken biz, farklı kurum, kuruluş ve derneklere de katkılar sunduk. Bu bazen hemşeri dernekleri oldu, bazen de yardımlaşma dernekleri, bazen bir kısım sivil toplum kuruluşları oldu. Gerçekten ihtiyaç sahibi olup olmadığını tariflemeye gayret ederek süreci yönettik. Ama biz yoksulun derdindeyken anlıyoruz ki bazıları hâlâ kumpasın derdinde. Biz, bu kumpaslara boyun eğecek, göz yumacak karakterde insanlar değiliz. Biz, bu yola çıkarken ideallerimizin ve geleceğe dönük umutlarımızın ne kadar yüksek olduğunu ve asla vazgeçmeyecek karakterde olduğumuzu her yerde dile getirdik.
NASIL BİR KUMPASA ÇEVİREBİLİRİZ GAYRETİNDE OLDULAR: Halkımız yoksulluğun girdabında olduğu o süreçler dururken de bundan sorumlu olan insanlar esas işin göbeğinde olması gerekirken, o dönemde dahi bir bakanlık (İçişleri Bakanlığı), kalkıp toplanan yardımların hesabına bile göz koyacak, el koyacak kadar pervasız davranışlarda bulundu. Uydurma genelgelerin, uydurma yönetmeliklerin arkasına sığınarak bir kısım uygunsuz işler yaptılar… Ellerine bir şey geçmedi. ‘Daha fazla ne yapabiliriz, bu süreçleri nasıl bir kumpasa çevirebiliriz` gayretinde oldular. Mesnetsiz ithamlara, yargıyı siyasi bir silah olarak kullanacak kadar gözleri kararmış tavır ve davranışlara devam ettiler. Bir kez daha asılsız bir sürecin içerisindeler. Yaklaşık bir yıl önce ‘557 terörist` diye masaya yumruk vura vura konuşan bir bakan, hırslarıyla belediyemizi o günden bugüne müfettişlerin saldırısına uğratıyor. Bir saldırıyla beraber sürecin içerisinde ne yapacaklarını şaşırdılar. İyi niyetli müfettişlere kapımız açık, boynumuz kıldan ince. Çünkü biz, milletin parasını yönetiyoruz ama böyle güdümlü ya da zorlayıcı bir süreçle ha bire kışkırtarak, müfettişlere ‘illa bir şey bulun` çabası içerisinde olan, ne yazık ki işini yapmaktan aciz bir kısım bürokrat, bakan, adı neyse bu insanlara karşı da dimdik ayaktayız. Asla yıkılmayız, asla geri durmayız.
UYGUNSUZ İNSANLARLA FOTOĞRAF ÇEKTİREN BİR MAKAM SAHİBİ DEĞİLİM: Bugün yine bir iddianame ortaya koyarak, bir itham ortaya koyarak benim yol arkadaşıma bir ceza verilmesi noktasında terör örgütüyle ilişkilendirme çabasıyla bir iddianame ortaya konuyor. Niçin? ‘Ekrem İmamoğlu`na vurayım` anlayışıyla… Ben, yol arkadaşlarıma güvenle yol yürürüm. Makam elde ettikten sonra kapımı çalan uygun ya da uygunsuz insanlarla fotoğraf çektiren bir makam sahibi değilim. Beni kendisiyle kimse karıştırmasın. Benim yol arkadaşlarım, asil bir biçimde işini yapan yol arkadaşlarımdır. Kimse de yargıyı bir silah olarak kullanmasın. Bu milletin tabii buna verecek cevabı var. Süreci dikkatle takip ediyorum. ‘557 terörist` diyerek 86 bin çalışanımızı zan altında bırakan ve ortaya hiçbir şey çıkmayınca da bir sivil toplum kuruluşu üzerinden bir terör safsatasıyla benim yol arkadaşlarıma erişmeye çalışan aklın karşısında dimdik ayaktayız. Yol arkadaşlarımın yanındayım.
KİMSE YOLUMUZDAN DÖNDÜREMEZ: Sizler, bizi tehdit etmeye devam edin. Hiç sorun yok. Milletimiz günü geldiğinde sizlere gereken cevabı verecektir. Bu manada ben, buradan, yargımızın saygıdeğer mensuplarına seslenmek istiyorum. Yargıyı köşeye sıkıştıran, yargıyı zorlayan; bunun içerisinde şahsi davam da var, bu tür duyumları alıyoruz, inanmak istemiyoruz, takip ediyoruz. Ama şahsıma ama yol arkadaşlarıma dönük bu tür kasti durumlara ve davranışlara set kuran yargı mensuplarını da duyuyoruz. Onlara duvar gibi, yargının gücünü gösteren saygın yargı mensuplarını duyuyoruz. Teşekkür ediyorum. Gereği de budur. Özellikle bu ülkenin ve bu devletin değerleriyle oynayan, saçma sapan ilişkileriyle ne yazık ki her gün bir kişiyi tehdit edercesine makamını kullanan insanların yerine akılcı, kendisini bu ülkenin ve bu devletin kurallarına emanet etmiş; yargısına, adalet sistemine emanet etmiş bireyleriz biz. Bizler, yurtsever insanlarız. Vatanımız için, milletimiz için her şeyi yapabilecek insanlarız. İdeallerimiz için yol koşuyoruz. Kimse yolumuzdan döndüremez. Bu anlamda vatan ve millet uğruna hizmet edenlerden olmaya devam edeceğiz. Ama bu doğru ve ahlaklı olmayan yolu tercih edenlere de söylüyorum; onların yolu çok kısa.”