Memur-Sen Konfederasyonu Mersin İl Başkanı Abdulla ÇELİK, Gelir Vergisi esaslarına ilişkin yazılı bir açıklama yayımladı. Açıklamada 2017 yılı gelir vergisi tarifesindeki parametrelerin sorunlarına değinildi. 193. Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 103. Maddesinde yer alan ve her yıl güncellenen tarife tutarlarının 2017 tablosunun gösterildiği açıklamada oran ve oranın uygulanacağı matrahın ücretli çalışanlar aleyhine sonuçlar doğuracağı vurgulandı. Çelik, oranın değil matrahın arttırılması gerektiğini söyledi.
MEMUR-SEN ailesi olarak, salt ücret sendikacılığı yapmadık. Özellikle emek kavramını en geniş anlamda değerlendirip, sosyal maliyetin üzerinde durduk. Çözüm odaklı sendikacılık anlayışımızı da bu ilke belirlemektedir.
Bu ilkeden hareketle inceleyip çözüm teklifleri oluşturduğumuz konulardan birisi de, gelir vergisine ilişkin adaletsizlik ve buna dayalı olarak kamu görevlileri dahil emek kesiminin yaşadığı mağduriyettir.
Gelir vergisine ilişkin tarifeler, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 103. maddesinde yer almaktadır.
Söz konusu maddede gelirin vergilendirilmesinde iki temel parametreye yer verilmiştir. Bunlardan ilki oran, ikincisi ise oranın uygulanacağı matrahtır. İçinde bulunduğumuz süreçte her iki parametre açısından ücretli çalışanlar aleyhine sonuçlar doğuracak gelişmeler söz konusudur. Teknik ayrıntıdan uzak durmaya özen göstermekle birlikte bir husus ifade etmeden gelir vergisinde matrah üzerinden oynanan oyunu anlatamayız, anlayamayız.
Bunlardan birincisi oranla ilgilidir ki; %27 oranının uygulandığı üçüncü dilimde oran %11 arttırılmak istenmektedir. İkinci sorun geçmişten bugüne gittikçe derinleşen matrah sorunudur ve bu sorun oran artışına denk gelecek mağduriyetler üretmiştir ve eğer gereken müdahale yapılmazsa üretmeye de devam edecektir.
Daha keskin bir ifadeyle, gelir vergisinde oranların uygulanmasına esas alınan matrahları artırırken cimri davranılmakta ve böylece kamu görevlilerinin gelir vergisi ödemelerinde cömert davranma dayatması yapılmaktadır. Matrahtaki bu oyunun üzerine de şimdi %27’lik oran %30 çıkarılmak suretiyle emek kesiminin vergi kaynaklı gelir kaybı artırılmak istenmektedir.
Gelir vergisi matrahları, her yıl “yeniden değerleme oranı” üzerinden artırılmaktadır. Yeniden Değerleme Oranı’nın, temel parametresi üretici fiyat endeksidir. Esasen gelir vergisi matrahlarının belirlenmesindeki sıkıntı ya da bizim ifademizle matrah oyunu da burada başlamaktadır. Gelir vergisi matrahlarının belirlenmesine etki eden yeniden değerleme oranında, TÜFE (bir anlamda tüketici enflasyonu) değil ÜFE (üretici kesimin enflasyonu) esas alınarak, gelirleri üretici fiyatlarına göre vergilendirilen fakat giderleri TÜFE’ye göre artan çalışan-ücretli kesim tablosu ortaya çıkmaktadır. Bu tablonun özeti ise gelir vergisine esas matrahlarda cari enflasyondan daha düşük artış ve buna dayalı olarak da daha yüksek vergi ödeme yükümlülüğünün oluşmasıdır. Enflasyona bağlı olarak harcamaları artan, matrah artışındaki cimriliğe bağlı olarak gelirleri azaltılan ücretle çalışan kesimin, vergi yükünü yansıtma imkanı bulunmamaktadır. Bu nedenle, vergi kaynaklı gelir kaybını gidermek ve gelir vergisi noktasında adaleti tesis etmek, sosyal maliyeti minimize etmek için son derece önemlidir.
Bu anlamda, gelir vergisi noktasında yapılacak ilk değişiklik ve mağduriyeti gidermeye dönük hamle, gelir vergisi matrahlarının, ÜFE’ye göre değil TÜFE esas alınarak belirlenecek yeniden değerleme oranıyla artırılmasıdır. Özellikle, ücret kazancına dayalı olarak gelir vergisi mükellefi olan kişiler için uygulanması gereken endeks tüketici fiyat endeksi olmalıdır.
Biz hesaplarımızı yaptık. Maliye Bakanlığı’nın matrah oyununu açık seçik ortaya koyduk. Kısaca söyleyecek olursak; 2010 yılını baz alır ve o yıldan bugüne değin matrah artışları ÜFE’ye değil de TÜFE’ye dayalı olarak yapılsaydı (bir başka ifadeyle yeniden değerleme oranının belirlenmesinde TÜFE esas alınsaydı) 2010 yılında %15’lik oran için geçerli olan 8,800 TL’lik matrah 13.000 TL değil 15.062 TL olacaktı. Bunun doğal sonucu olarak da başta kamu görevlileri olmak üzere ücretli çalışanların %20’lik ikinci vergi dilimi üzerinden gelir vergisi ödeme yükümlülüğü yılın sonuna doğru gerçekleşecek ve %20 oranından gelir vergisi ödeyen kamu görevlisi sayısı daha az olacaktı. Somut rakamlarla ifade edersek; TÜFE’ye dayalı vergi matrahı artışı yapılmamasıyla ilk dilim için 2.062 TL tutarında düşük matrah belirlenmiş ve bunun sonucunda da ücretli çalışanlardan –sadece ilk dilim açısından- 103,10 TL fazla vergi tahsil edilmiştir.
Bir başka husus ise gelir vergisi matrahının tespitinde statüler arası farklılıklarla oluşturulan vergi adaletsizliğidir.
Aynı unvan altında ama farklı statülerde çalışan kamu görevlileri arasında, gelir vergisi matrahı ve dolayısıyla ödedikleri gelir vergisi tutarı yönüyle küçümsenmeyecek farklılıklar bulunmaktadır.
Matrah oyununa mükellefler arası eşitsizlik de ekleniyor. Sizlere dağıttığımız metinde yer aldığı için rakamlara boğmadan bu husus hakkında oluşan maliyeti ve adaletsizliği de ifade etmek gerekiyor.
Adaletsizliği giderecek yöntem bellidir. Gelir vergisi matrahına dahil edilecek gelir kalemleri boyutuyla, KİT personelinin 657 sayılı Kanuna tabi kamu görevlileriyle aynı duruma getirilmeleri gerekmektedir. Daha açık bir ifadeyle, gelir vergisi matrahında KİT personelinin matrahı, 657 sayılı Kanuna tabi personelin tabi olduğu tutara göre belirlenmelidir. Tıpkı, ek ödemede olduğu gibi, tıpkı emekli maaşı ve ikramiyesinde olduğu gibi.
Bu noktada, gelir vergisine ilişkin mevcut adaletsizliklerin giderilmesi yönünde adım atılmasını beklerken, aksi yönde bir irade ile %11 arttırılma yönünde düzenleme yapılması; adaletsizliğin sona ermesine değil derinleştirilmesine çaba sarf edildiği kanaati uyandırmaktadır.
“Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır” sloganının yanına “vergide adalet esastır” afişinin eklenmesi için içinde bulunduğumuz süreç iyi değerlendirilmeli; %27’lik oranın 3 puan artışla %30’a çıkarılması yanlışından vazgeçilmeli ve gelir vergisinde yeniden değerleme oranın da ÜFE yerine TÜFE’nin esas alındığı sistem hayata geçirilmeli tekliflerimizi karşılayacak düzenlemeler gerçekleştirilmelidir.
Konuşmama son verirken, hükümetin bir çelişkisinden daha bahsetmek istiyorum. Özel şirketlerin vergilendirme oranı % 20 sabitesinde tutuluyor. Çalışan kesime yüklenen vergi yükü ise yukarıda anlattığımız gibi neredeyse özel şirketlerin kat be kat üstünde. Bu anlayışın soncu ancak sosyal maliyettir.
Saygılarımızla…
Abdulla ÇELİK
Memur-Sen Mersinİl Başkanı