Özgür Özel`den TBMM Başkanı Kurtulmuş`a tepki


Tarih : 18 Nisan 2025 Cuma 13:36

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş`a "Yaptırım uygulayacakmış. Ne yaptırım varmış, bilmiyorum. Hiçbir yerde onun bir yaptırım uygulayabileceği yazmıyor. Ortada kusur varsa bugüne kadar kendi işlediği kusur var. Bu yaptırıma kim karar veriyor? İlkokul öğretmeni misin sen? Öyle tek başına kimse kimseye yaptırım uygulayamaz. ‘Çoğunluğumdan yararlanarak şunu yapayım`ı hiç tavsiye etmem. Bugüne kadar yaptıkları ortada, burada bu partizan, talimatlı tutumda hala inat ederse, buna karşı pozisyon almaya kalkarsa kusura bakmasın ben de ona karşı pozisyon alacağım" dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Danıştay Başkanı Zeki Yiğit`i ziyaret etti. Ziyarete Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftci, Grup Başkanvekili Murat Emir ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş eşlik etti.

Ziyaret sonrası açıklamalarda bulunan Özel, ziyarete ilişkin şöyle konuştu:

"Malum Anayasa Mahkemesi Başkanımızı, Yargıtay Başkanımızı ziyaret etmiştik. Ancak Türkiye`nin olağanüstü gündemi ve hep birlikte yakından takip ettiğiniz olağandışı yoğunluktan dolayı bu ziyaretimiz gecikmişti. Sayın Başkanı ziyaret ettik. Heyetimizdeki her üç kişi de hukuk fakültesi mezunu, Sayın Başkan`ın meslektaşları. Yüksek yargıya, Türkiye`de yargı güvenliğine, hukuki öngörülebilirliğe duyulan yüksek ihtiyaç ve kişilerin değil kurumların öneminin merkezde olduğu, bu duygularla yapılmış bir ziyarettir. Danıştay, dünyada yüksek idari yargı kurumları açısından Fransa`daki eş değeriyle birlikte en eski, en köklü, geleneği en kuvvetli olan yüksek yargı kurumlarından biridir. O anlamda kurumun tarihine, kültürüne, varlığına, önemine işaret eden bir ziyarette bulunduk. Sayın Başkana göstermiş olduğu ev sahipliğinden dolayı yürekten teşekkür ediyorum." 

“Diplomanın iptali tebliğ edilmedi”

Açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Özel, Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu`nun diploma iptali konusunun görüşmede gündeme gelip gelmediğinin sorulması üzerine şunları söyledi:

"Bu görüşme Sayın Danıştay Başkanı`mızla sıcak tartışmaların ya da yargının konusu olmuş konuların değerlendirileceği bir görüşme olarak biz bunu ele almadık. Bu doğru da olmaz ancak bugün diplomanın iptalinin birinci ayı dolmuştur ve bu konuda biz hala bekliyoruz çünkü şu anda diploma iptal edilmedi. Diplomayı iptal ettiklerini söylediler ancak bunu tebliğ etmediler. Tebliğ ettiklerinde saatler içinde, günler içinde bu hukuksuz işlemin iptali için idari yargı mercilerine başvuruda bulunacağız. Ancak bu diploma, verilen kurum tarafından iptal edilebilecekken işin özüne gelip 35 yıl önce verilmiş bir gazete ilanına uygun yapılan başvuruyu, 31 yıl önce verilen diplomayı, o diplomanın sahibi kişilerin o diplomalarıyla 31 yıldır mesleklerini cra ettiklerini ve bunların ikincil, üçüncül sonuçlar doğurabileceği kısmına hiç girmiyorum. Aynı anda diploma alan ve iptal edilen bir değerli hocamız, Galatasaray Üniversitesi İşletme Fakültesi`nde ve Sorbonne Üniversitesi`nden doktoralı olarak öğrenci mezun ediyor. Bu sefer onun mezun ettiği öğrencilerin diplomaları sorgulanmaya başlanır. Bu içeriğe hiç girmeden, sadece şekil yönünden baktığınızda veren kurum iptal edebilecekken o kurumun iptal etmeyeceğini anlayıp Çarşamba günü öğlen ele alınacakken bu görüşme, Salı günü iftar vaktinde İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu, o diplomayı veren kurumdan bambaşka bir kurum, gayet de siyasi şekilde şekillendirilmiş bir kurumun yaptığı bir iptalden bahsediyoruz. Yaptıkları iş o kadar özürlü, sorunlu ki bunu yazıp da tebliğ edemiyorlar. Öyle bir noktadayız ki tebliğ edeceksin ki ben buna karşı hukuk devletinde hakkımı arayacağım. Bunu yapamıyorlar. Bunun tam birinci ayındayız ve Danıştay, Türkiye`de idari yargının tepesi ancak Sayın Başkan`la bu konu özelinde konuştuğumuzu söyleyemem, böyle bir durum yok."

"Bunlar gerçekten vicdansız"

Özel, “ÇHD Onursal Başkanı Selçuk Kozağaçlı`nın tahliye edilmesi ve 24 saat geçmeden yeniden tutuklanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna şu yanıtı verdi:

"Selçuk Kozağaçlı`yı Soma davasında 301 evladımız hayatını kaybetmişken beş parası olmayan ailelere, beş kuruş talep etmeden o davayı Can Atalay`la birlikte götüren kişidir. O yüzden kendisinden Soma`daki mağdurlar olarak ve bu meseleye yüreği yananlarlar olarak razıyız. Soma davasında önce çok doğru bir karar verilmişti, sonra Yargıtay bu kararı onamıştı. Yargıtay`daki o daireye müdahale edip, 3 üyesini değiştirip, yeniden itiraz edip, bu sefer 3`e 2 Soma davasını bozdular ve hepimizin yüreğini sızlatan o karar çıktı. Öldürdükleri kişi başına 5 gün çıktılar ve kurtuldular. Soma davasından şu anda içeride olan kimse yok. O geceyi hatırlayın, ‘unutursak yüreğimiz kurusun` deyip bir ay ağladı herkes televizyonları başında ama iki kişi yatıyor Soma davasından. İki tane cabbar, cevval avukat. Selçuk Kozağaçlı`yla Can Atalay.

Selçuk Bey, 8 yıl tutukluluğun üstüne serbest kaldı çünkü infaz kanununa göre 5 ay da fazla yatırmışlardı ancak buna dahi itiraz ettiler. Şimdi o kalan süreyi yatırmaya çalışıyor birileri. Bu ülkeyi yöneten akıl, sürekli yargı üzerine baskı yaparak ve milletin adalet duygusunu hiçe sayıp, vicdanları karşısına alıp haksız hukuksuz kararlar veriyor. Selçuk Kozağaçlı bunu hak edecek hiçbir şey yapmadı. Gerçek hak edenler, gerçekten suçlular, uyuşturucu baronları, tetikçiler, Ankara`da cuma namazı çıkışında gencecik siyasetçileri kurşunlatanlar eline kolunu sallayarak geziyorlar ama Soma davasının savunucusu, Türkiye`de nerede bir toplumsal dava varsa o davanın savunucularını inadına içeride tutuyor. 8 yıl yatmış, 7 ay daha yatsın diye uğraşıyor."

"Meclis el notuyla yönetilmez"

Özel, TBMM`de Can Atalay hakkındaki Anayasa Mahkemesi kararının okutulması ve sonrasında yaşananlar hakkındaki soruyu şu sözlerle yanıtladı:

"Sayın Meclis Başkanı tecrübeli bir siyasetçi, hukukçu ama Sayın Meclis Başkanı şunu bilmiyor herhalde: Bu Meclis, böyle AK Parti döneminde yerleştirildiği gibi kanunlar, kararların verdiği el notuyla yönetilmez. Bu Meclis, AK Parti dönemine kadar gelin, Meclis Başkanvekilleri eğer Meclis`i yönetecekleri notu kanunlar, kararlardan talep edebilirler ya da kendileri hazırlayabilirler ve Anayasa`ya ve içtüzüğe uygun yönetmek Meclis Başkanvekili`nin yetkisindedir. Meclis Başkanı, ‘Hayır, öyle bir yetki yok. Benim dediğim gibi, benim çizdiğim sınırlarda yönetilecek` diyorsa gelecek, her gün Meclis`i yönetecek. Her gün Meclis`in bir parti tarafından yönetilmesi mümkün değildir ama seçilen başkan, tarafsız davranacağı düşünülerek isterse Meclis`i her gün yönetir. Bu yetkisini dağıtacaksa belli bir kural dahilinde partiler tarafından önerilen, Genel Kurul tarafından seçilen Meclis Başkanvekilleri eliyle yönetecek. Meclis Başkanvekili o koltuğa oturduğunda birinci sorumluluğu Anayasa ve içtüzüğe karşıdır. Meclis Başkanı`nın ne idari ne siyasi vesayeti altında değildir.

"Kararı neye dayanarak okutmuyorsun"

Anayasa Mahkemesi kararına birinci kademe mahkemesinin uymaması mümkün değil, uymadı. Bunun üstüne yapılan başvuruda Anayasa Mahkemesi, ‘Bu karara uyacaksınız, direnemezsiniz` dedi. Anayasa`da da bu kararın hem Meclis hem yargı hem yürütme için bağlayıcı olduğu yazıyor. Meclis Başkanı`yla şimdi ikili hukuk alanımızı deşifre edecek halim yok ama Meclis Başkanı`nın bu konuda ne düşündüğünü kendi biliyor, vicdanı biliyor. ‘Bu işe bir çözüm üreteceğiz` diyorlardı. Bize TİP`in Sayın Başkanı`na seçimden hemen sonra verilecek olan arada ‘Biz buna daha AYM`nin ikinci kararı yokken isyan ediyorduk, bir çözüm üretecek inşallah` diyorlardı. Bu kadar zaman geçti, seçilmiş milletvekili içeride, karar çıkmış, ‘okutun` diyor. Neye dayanarak okutmuyorsun? Bu kararı okutacaksın ki işleme girecek. Zorbalıkla kararı okutmayacaksın, talimatla kararı okutmayacaksın, devleti yöneten kötücül akıl AYM`yi yok sayacak bir hukukçu, bir Meclis Başkanı olarak. Sonra da uyana, ‘Sen niye uydun` diyeceksin. Meclis Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca, bu yaptığı işle Meclis Başkanı`nı bile tarihi ve hukuki bir sorumluluktan kurtarmıştır. Bugün Anayasa`nın Cumhurbaşkanı`na yetki veren sayfasını yırtıp atarsan Cumhurbaşkanı diye bir şey kalmaz ortada. Anayasa`nın her bir sayfası başka birimize yetki tanımlıyor. Ben de Anayasa`dan yetki alarak milletvekiliyim. AYM kararı sayfasını tanımazsan bir gün de senin iktidarını tanımazlar, Meclis Başkanı`nı tanımazlar. O zaman anayasal düzen ortadan kalkar, burası kargaşanın hakim olduğu bir yere dönüşür. Biz anayasal düzeni savunuyoruz, bunlar bindikleri dalı kesiyorlar. O yüzden Gülizar Hanım, Meclis`in de Meclis Başkanı`nın da tarihi ve hukuki sorumluluğunu yerine getirmiştir. Eğri olan doğruya ‘Niye doğrusun` diyemez, ‘Ben niye eğriyim` diye bakacak.

Yaptırım uygulayacakmış. Ne yaptırım varmış, bilmiyorum. Hiçbir yerde onun bir yaptırım uygulayabileceği yazmıyor. Ayrıca yaptırım, bir suça veya kusura karşı uygulanabilecek bir şey. Ortada kusur varsa bugüne kadar kendi işlediği kusur var. Bu yaptırıma kim karar veriyor? İlkokul öğretmeni misin sen? İlkokul öğretmeni, öğrettiğini kendi vicdan terazisinde tartar, kendi öğrencisini uyarır. Burası ne ilkokul, ne Numan Kurtulmuş ilkokul öğretmeni, müdürü, Öyle tek başına kimse kimseye yaptırım uygulayamaz. ‘Çoğunluğumdan yararlaranak şunu yapayımı` hiç tavsiye etmem. Numan Bey, benden destek istemeye geldiğinde iki yıllığına, ‘Bu sefer aday çıkartacağız, iki yıl boyunca adil yönetin bir dahakine sizi destekleyelim` dedim. Bugüne kadar yaptıkları ortada, burada bu partizan, talimatlı tutumda hala inat ederse, buna karşı pozisyon almaya kalkarsa kusura bakmasın ben de ona karşı pozisyon alacağım. Karşılıklı sevgide saygıda hiç kusur etmedim. Kendisinin Meclis Başkanı seçilmesini de oy vermememize rağmen bir fırsat olarak gördüm. Ben AK Parti`yi akla, vicdana, namusa davet eder diye bekliyordum, AK Parti onu akılsızlığa ve vicdansızlığa doğru çekiyor. O yüzden Erdoğan savaş ilan etti. Biz başlatmadık, o başlattı. Mücadele sürüyor. Yürütmenin ilanını görmüşüm de yürütmenin restini görmüşüm de yasamanın başındaki Numan Kurtulmuş`unkini mi görmeyeceğim? Hepimiz aklımızı başımıza toplayacağız. Türkiye`nin bu tip çatışmalara, gerginliklere ihtiyacı yok. Hataylılar seçecek, zibinin bir tanesi salmayacak, AYM karar verecek, zibidi direnecek, AYM karar verecek, talimatla bu hukuksuzluğa herkes susacak... Bu hukuksuzluğa susan dilsiz şeytandır. Bundan sonra da herkes, kendi görevini yapacak. Doğru, düzgün, tutarlı, hukuka uygun duran herkesin arkasında millet durur Numan Bey. Tarihin kritik bir noktasındasınız ve görevinizi hukuka göre mi yapacaksınız yoksa AK Parti`nin telkin ettiği guguka göre mi yapacaksınız, onu göreceğiz."

“Erdoğan`ın koltuğuna ülkenin ekonomisi feda ediliyor"

Özel, faiz artırma kararı ve Hava Kuvvetleri`nde bazı pilotların kollarına Mustafa Kemal Atatürk imzalı bir yama takmak istedikleri ama mevzuata aykırı olduğu gerekçesiyle engellenmek istendiği iddiaları hakkındaki sorulara şu yanıtı verdi:

"Bir ülkede işler iyiye gidiyorsa, ekonomi iyiye gidiyorsa o ülkede faizlerin düşüyor olması lazım. Bu ülkede faizler, pandemiden sonra bütün dünya enflasyon sorunu yaşarken ve buna karşı alınacak tedbir, enflasyonun biraz üzerinde faiz vermekken ve bütün dünya bunu yaparken Erdoğan, ‘Ben bilirim, ben. Nas. Faiz haram` dedi ve faizleri yükseltmedi. Yükselmeyen faizler, bizi yüzde 100`ü geçen enflasyonla muhatap etti. TÜİK`e göre bile yüzde 80`in üzerinde bir enflasyon. Enflasyon hepimizi mağdur etti. Emeklimiz sürünüyor, asgari ücretlimiz açlık sınırı altında çalışıyor. Hepimiz perişanız... E bu ülke büyük zorluklar çekiyor. Seçimden sonra Mehmet Şimşek`i getirip, ‘Eskiden yapılanlar irrasyoneldi, yanlıştı, hatalıydı` deyip, faizleri belli bir noktaya yükseltip enflasyonu bir yerde bütün dünyanın 3 yıl önce yaptığı gibi tutup kademe kademe aşağı çekmeye uğraştılar. Kademe kademe geliyordu, keşke çok hızlı düşse. Biz enflasyonun düştüğü bir ülkede yaşamak isteriz. Sıfır enflasyon isteriz. Çok başarılı değillerdi ama az da olsa faizi düşürmeye başlamışlardı, az da olsa. Bu da enflasyonun düşüşüne sebebiyet veriyordu, az da olsa. Rakamlar gerçek değildi ama TÜİK‘e göre 80`den 50`lere, 49`lara doğru gelirken, ENAG`a göre de 120`lerden aşağılara doğru, 80‘lere doğru geliyordu. Ne yaptılar? Milleti, emekliyi, işçiyi, memuru, çiftçiyi düşünseler hem üç yıl önceki Nas yanlışını yapmazlardı.

Ama gelip bu noktada Erdoğan Ekrem İmamoğlu`ndan kurtulacak diye kendince, diplomasını iptal ettirerek yalan yere terör örgütüne destek yaftası yapıştırarak, olmadık davalar açarak Ekrem İmamoğlu`nu alıp hapse tıkarak Silivri`ye koyarak bütün dünyaya dediler ki ‘Ey dünya, bizim iyi yönetim gibi bir derdimiz yok. Bizim ülkemizde devletin verdiği hiçbir kağıdın değeri yok. Ne mazbatanın var ne diplomanın var. Bizim buradan örneğin arsa alıp fabrika kuracaksan tapunun da kıymeti yok. Hazine bonomuzu satın alacaksan, onun da kıymeti yok. Bizim borsada kağıdın varsa, ya İstanbul`u yöneten adamın 35 yıllık diplomasını iptal etmişim, senin 35 gün önce aldığın hisse senedini mi kabul edeceğim. Onun da kıymeti yok.` Ne oldu? Panik halinde borsadan çıkışlarla, borsa 35 milyar kaybetti. Panik halinde dövize yöneliş ve artan o dövizi baskılamak için şimdi 50 milyara varan rezerv yakışları. Ne oldu? Senelerdir emekliye zam vermez, asgari ücretliyi açlık sınırında çalıştırır, çiftçiyi maliyetinin altında ürününü satmaya zorlar. Bunların hepsine yaptıkları bu sebeple biriktirdikleri güya kemer sıktırdıkları kişilere verilmeyen paraları, bir gecede Ekrem İmamoğlu için feda ettiler. Onu engellemek için. Sonuç? Aylarca durup durup gıdım gıdım düşürülen faiz dün 3,5 puan artırılmak zorunda kaldı. Maliyeti hepimize. Şimdi bunun yaratacağı diğer etkilerle, diğer maliyetlerle uğraşacağız. Türkiye kötü yönetiliyor ve bu sebepten dolayı bu iktidarın bu inadı. Bakın açık söyleyeyim. İmamoğlu`nu yarın bıraksınlar, arkadaşlarımızı bıraksınlar. Bu CHP`nin olsun diğer partilerin olsun. Kayyım atadıkları meseleyi, Meclis`teki kayyım karşıtı düzenlemeyle çok değil on sene önceki haline getirecekler, darbe önceki haline. OHAL`de bu hale getirmişlerdi. Faizler gelecek ay beş puan düşmezse, döviz düşmezse, enflasyon birkaç ay içinde çok ciddi bir düşüşe geçmezse, biz buradayız. Tayyip Erdoğan`ın koltuğuna gençlerinin geleceği ve ekonomisi feda ediliyor bu ülkenin. Bu kadar net söylüyorum.

"Teğmenlere yapılan haksızlıktır"

Konya`daki meselede bu ifadeler doğruysa, teğmenlere yapılan saygısızlık, teğmenlere yapılan haksızlık kadar fena bir durumdur. ‘İstikbal göklerdedir` demiş. Onun işaret ettiği yerde geleceğini gören kahraman Türk subayları, bu gösteri uçuşunun çekimi yapılırken, kendilerine hepimizin istikbali için, geleceği için gökleri vasiyet eden Ata`larına uymuşlar, pilot olmuşlar, ölümü göze almışlar, bizi savunuyorlar. Hepimizin göğsünü kabartıyorlar. ‘İstikbal göklerdedir` diyen Atalarının resmini buraya koymak istemişler. O resmi koymak isteyenleri alnından öpüyoruz. O resmi koydurtmayanların da günü gelince alnını karışlayacağız. Nasıl demiştim ki teğmenleri ordudan atanlar için, ‘Bir gün teğmenler gelecek, onları atanlar gidecek. Teğmenleri alnından öpüyoruz. Bu kararı alanların alnını karışlayacağız` diye, aynı noktadayız. Bu konuda bir santim geri gitmeyiz. Atatürk`ü unutmayan, Atatürk`ü göğsüne koymak isteyen, kolunun üzerine koymak isteyen birine karşı izin vermemek, Atatürk`ten rahatsız olmak demek aslında Atatürk`ün kurduğu bu Cumhuriyet`e düşman olduğunu ilan etmek demektir.”

“Kayyum atanma olasılığı yok”

Özel, Cumhuriyet Halk Partisi`ne kayyım atanacağı iddiasının sorulması üzerine, “Ben ilk günden beri söylüyorum, bunlar boş işler. Algı ile olgu yer değiştiriyor. Bu yalandan beslenenlerin ayağına dolandı bu iş. Cumhuriyet Halk Partisi`ne kayyımın atanma olasılığının olmadığını ilk baştan beri söylüyorum. Hukuken mümkün. Her yere atanır. Ben de iddia ederim, ‘Yarın AK Parti`ye kayyım atanacak` diye. Ama siyaseten mümkün değil” dedi. Gazetecinin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli`nin ilgili açıklamasını hatırlatması üzerine Özel, şunları kaydetti:

"Aynı şeyi söylüyor Sayın Bahçeli de. Şu kadar net bir şey söylüyorum. Kayyım meselesi, CHP`ye kayyım atanması tartışması AK Parti için elverişli bir alan, ‘CHP`de karışıklık var, bilmem ne var…` Biz buna karşı çektik resti, yaptık kurultayı. Oyların tamamını aldık. Tarih boyunca listemizi ilk kez deldirmeden geçtik. Çok kuvvetli bir birlikteliği gösterdik. Şimdi kendi ayaklarına dolaştı. O öyle söylüyor, bu böyle söylüyor. Rasim Ozan Kütahyalı`nın söylediği doğru değil ama ondan önce üç ay boyunca ‘CHP`ye kayyım` diye tartışanlar şimdi çıkmışlar, ‘Bunu nasıl der?` Ee sen nasıl dedin üç ay boyunca? Senin televizyonların üç ay boyunca bundan başka ne tartıştı? O yüzden biraz samimiyet. CHP, milletin gönlünden yerel seçimlerin de üstünde bir oy oranına ulaşınca, bu yapılanlar CHP`yi yukarı, AK Parti`yi dibe doğru ittirmeye başlayınca, bu kayyım tartışmalarının CHP`ye zarar değil; yaptığı kurultaydan sonra birlik ve beraberlik, kenetlenme sağladığını görünce beyler taktik değiştiriyorlar, ‘kayyım` diyene saldırıyorlar. Kayyım diyen doğru söylemedi ama üç aydır onun dediğini söyleyenlere ne demeli?”

“Sendikaların 1 Mayıs kararı neyse ona destek oluruz”

Özel, sendikaların 1 Mayıs`ı Kadıköy`de kutlayacaklarına ilişkin açıklamasının sorulması üzerine “1 Mayıs meselesi, işçi sendikalarının alacağı bir karardır. Kararları neyse arkalarında dururuz. Onlar nerede kutlamaya karar veriyorlarsa her sene, biz onlara destek veriyoruz. Geçen sene biri Kocaeli`nde kutladı, biri Bursa`da. Oralara heyet yolladık. Biz de İstanbul`daki gösterilerin olduğu yere katıldık. Bu sene de öyle. Süreci yakından takip ediyoruz. Bir takım gelişmeler yaşanabilir. En yakından takip edeceğiz, ona göre de kurumsal kararımızı ilan edeceğiz” dedi.


Okunma : 495

Etiketler :




Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!


 



ANASAYFA
HABER ARŞİVİ


KÜNYE


İLETİŞİM
MASAÜSTÜ GÖRÜNÜM

altioksiyaset.com © Copyright 2017-2025 Tüm hakları saklıdır..!
İzinsiz ve kaynak gösterilemeden
yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz..!