KERİM UĞUR
CHP Genel Başkan Yardımcıları Gökçe Gökçen ve Yankı Bağcıoğlu, İzmir Buca Cezaevi`nde; 28 Şubat tutuklusu emekli Orgeneral Çetin Doğan`ı ziyaret etti. Ziyaretin ardından cezaevi önünde açıklama yapan Bağcıoğlu, “FETÖ savcısı, FETÖ hakimi ile dizayn edilen bu davada Adli Tıp Kurumu`nun cezaevinde yaşayamaz raporu verdiği Sayın Çetin Doğan ve diğer hükümlüler hakkında, Sayın Cumhurbaşkanı`nın bu raporları değerlendirmesini, insanlık adına bir an önce gerekli kararı vermesini talep ediyoruz” dedi. Gökçen ise “Çetin Doğan`ın kendisi bir af dilemiyor. Anayasa`nın 104. Maddesi, Cumhurbaşkanı`na; ‘kocama halinde cezayı kaldırma` yetkisini tanımış. Biz diyoruz ki bu af yetkisini Hizbullahçı teröristlere kullanıyorsanız, işte o zaman emekli askerlere de kullanmanız gerekir” dedi.
CHP Adalet Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen ve Millî Savunma Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, bugün İzmir Buca`daki İzmir 1 No`lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu`nda; 28 Şubat Davası tutuklusu emekli Orgeneral Çetin Doğan`ı ziyaret etti.
Gökçen ve Bağcıoğlu, ziyaretlerinin ardından cezaevi önünde açıklama yaptı.
Bağcıoğlu, şu değerlendirmeleri yaptı:
“Sayın Çetin Doğan, özellikle hafta sonu meydana gelen menfur terör saldırılarında hayatını kaybeden kahraman askerlerimize Allah`tan rahmet; ailelerine, sevdiklerine, Türk Silahlı Kuvvetleri`ne ve silah arkadaşlarına baş sağlığı ve sabır dileklerini iletti. Aynı zamanda olumsuz coğrafi şartlarda ve zor koşullarda, meteorolojik koşullarda görevine devam eden Türk Silahlı Kuvvetleri`ne başarı dileklerini iletti.
FETÖ savcısı, FETÖ hâkimi ile dizayn edilen bu davada Adli Tıp Kurumu`nun cezaevinde yaşayamaz raporu verdiği Sayın Çetin Doğan ve diğer hükümlüler hakkında, Sayın Cumhurbaşkanı`nın bu raporları değerlendirmesini, insanlık adına bir an önce gerekli kararı vermesini talep ediyoruz.”
“CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMINDA, ÇETİN DOĞAN`IN CEZAEVİNDE KALAMAYACAĞINA DAİR ADLİ TIP YAZISI BEKLEMEKTE”
Gökçen şunları söyledi:
“Emekli General Çetin Doğan`ı ziyarete geldik. Söyleyeceklerimizden önce 12 şehidimiz var. Bütün ulusumuzun başı sağ olsun. Bir daha böyle acı olaylar yaşamamak ve ulusumuzun böyle bir acı olayı bir daha yaşamaması diliyoruz. Şehitlerimizin ailelerine baş sağlığı ve sabır diliyoruz.
Görüşmemizde, tabii ki hukuki süreci de konuştuk. Çetin Doğan`ın da yargılandığı davalarda başka hükümlüler de var. Ne yazık ki, şunu hepsinden önce söylemek lazım: Avukatları ile görüştüğümüz zaman şunu öğrendik: Adli Tıp Raporu`nun, yani Çetin Doğan`ın bu yaşında, bu sağlık durumunda cezaevinde kalamayacağına dair raporu var. Ve bu Adli Tıp Raporu`nun Cumhurbaşkanlığı makamına ulaşıp ulaşmadığı konusunda, Adalet Bakanlığı`na bir soru sorduklarını; bir dilekçe ile bu soruyu sorduklarını iletmişlerdi. Adalet Bakanlığı`ndan gelen cevaba göre; Adli Tıp Raporu Çetin Doğan hakkında, Cumhurbaşkanlığı`na ulaşmış durumda. Yani şu anda Cumhurbaşkanlığı makamında, Çetin Doğan`ın cezaevinde kalamayacağına dair Adli Tıp yazısı beklemekte…
Cumhurbaşkanı`nın Anayasa`nın 104. Maddesine göre bir yetkisi var. Aslında bize göre ve birçok hukukçuya göre bu bir takdir yetkisi değil. Cumhurbaşkanı`nın koşullar gerçekleştiğinde uygulaması gereken, kullanması gereken bir yetki; kocama halinde cezayı kaldırma yetkisi. Anayasaya göre, her ne kadar biz bu yetkinin taktir yetkisi olmadığını düşünsek de onlar diyelim ki takdir yetkisi olduğunu düşünsün; ne yazık ki şu anda Cumhurbaşkanı bu takdir yetkisini öyle bir kullanıyor ki konu domuz bağcı Hizbullahçı teröristlere geldiğinde bu cezayı kaldırma yani af yetkisini kullanıyor ve emekli askerlerimize geldiği zaman bu yetkiyi ne yazık ki kullanmıyor; adli tıp raporlarına rağmen.
Burada biz söz gelimi söylemiyoruz: Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış, işkence ile üç kişinin katledilmesinden sorumlu olduğu mahkemelerce tespit edilmiş bir kişi hakkında Cumhurbaşkanı Erdoğan bu yetkiyi kullanıyor. Çetin Doğan ve diğer generaller hakkında bu yetkiyi kullanmıyor; adli tıp raporlarına rağmen.
Sürecin en başında, sonradan Fetullahçı Terör Örgütü üyeliği ortaya çıkmış, kaçarken yakalanmış, sonradan tutuklanmış savcıların iddianameleriyle bu şekilde ortaya çıkarılmış olan delillerle sürdürülen bir yargı sürecinden söz ediyoruz. Yıllarca süren bir yargı sürecinde söylenecek çok söz var.
Çetin Doğan`ın kendisi bir af dilemiyor. Anayasa`nın 104. Maddesi, Cumhurbaşkanı`na; ‘kocama halinde cezayı kaldırma` yetkisini tanımış. Biz diyoruz ki bu af yetkisini Hizbullahçı teröristlere kullanıyorsanız, işte o zaman emekli askerlere de kullanmanız gerekir.”
Gökçen, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Tutuklu Milletvekili Can Atalay`ın tutukluluk halinin Anayasa Mahkemesi`nin ikinci hak ihlali kararına rağmen sürdürülmesi ile ilgili soruya Gökçen, şu yanıtı verdi:
“BU KADAR GÖRÜŞÜLECEK NE VAR?”
“Şu anda İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Can Atalay dosyasını tekrar görüşüyor. Aslında şunu sormak lazım: Bu kadar görüşülecek ne var? Çünkü Anayasa Mahkemesi daha önce de bu kararı verdi. Anayasa Mahkemesi`nin verdiği karar çok açık. Can Atalay`ın bir milletvekili olarak, dokunulmazlıktan yararlandığı için tahliye edilmesi lazım, yargılamanın yeniden başlaması lazım. Görevli, yetkili olan mahkeme aslında zaten Yargıtay 3. Ceza Dairesi değildi. Ama İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamak yerine Yargıtay`a topu atmıştı. Yargıtay da kendisini Türkiye Büyük Millet Meclisi`nin yerine koymuştu, Anayasa Mahkemesi`nin yerine koymuştu; Anayasayı uygulamayı reddetmişti. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, anayasal düzene karşı bir darbe girişimi yapmıştı.
Şimdi Anayasa Mahkemesi tekrar bir karar verdi. Ve Anayasa Mahkemesi`nin kararında şuna dikkat çekmek lazım: Oybirliği ile verilen bir kısım var ki, bireysel başvuru hakkının ihlal edilmiş olduğu. Anayasa Mahkemesi, eskisinden daha güçlü bir şekilde; kendi kararlarının yasama, yürütme, yargı organlarını bağlayacağını söylüyor.
Bu yüzden İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi`nin artık görüşmeyi bırakarak derhal Anayasa ile uyumlu bir karar vermesi ve Milletvekili Can Atalay`ı tahliye etmesi gerekiyor. Biz de bu kararın derhal alınmasını bekliyoruz.”
Hakem Halil Umut Meler`e yumruk atan eski Ankaragücü Başkanı Faruk Koca`nın tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığının anımsatılması üzerine Gökçen, şunlara söyledi:
“Her bir şiddet olayı olduğunda… Yunus Emre Göçer, gencecik bir moto-kurye, Somali Cumhurbaşkanı`nın oğlu tarafından öldürüldü, bir trafik kazası dediler, farklı tutanaklar tuttular, üstünde tartışıldı, bir dönem gündem oldu, Adalet Bakanı açıklamalar yaptı, Türkiye`ye gelebilir, gelmeyebilir derken… İşin sonunda, bu dosyanın nasıl kapatılmaya çalışıldığını görüyoruz. Bununla birlikte sporda şiddet de Türkiye`nin büyük problemlerinden biri. Bizim aslında Türkiye toplumu olarak şunu öğrenmemiz gerekiyor. Yaşadığımız kötü olaylar üzerine, belki anlık duygusal tepkiler veriyoruz. Veya büyük tepkiler, kamuoyunda oluşan büyük tepkiler üzerinden ders aldığımızı düşünüyoruz. Ama aslında olması gereken, uzun vadeli olarak bu sorunlara çözüm bulabilmek ve anlayışımızı değiştirmek. Sporda şiddet bu konulardan bir tanesi… Çok tepki geldiği zaman birileri tutuklanır, ondan sora tepkiler azalmaya başladığında, olaylar unutulmaya başladığında bu kararlar da geri alınır. Ama sistemin temeline dair bir çözüm getirilmez. Bu yüzden buna spor da dahil, Türkiye`deki herkesin can güvenliği de dahil, hukuk sisteminde yaşadığımız sorunlar da dahil… Bütün sorunlarımızı oturup, masaya yatırıp temelde hangi anlayışla suçlar ortaya çıkıyor, hangi anlayışla herkes daha fazla şiddete yönelmeye başlıyor toplumumuzda… Adalet Bakanlığı istatistiklerinde de görmüştük: Bu ülkede sadece bir yılda çok ciddi, suçlar konusunda çok ciddi artışlar var; öldürmede, yaralamada, çocuk istismarında, dolandırıcılıkta, uyuşturucuda yüzde 40`lara varacak kadar ciddi bir artış var. Bunu biz söylemiyoruz, bakanlığın istatistikleri söylüyor. Bu yüzden ciddi bir travma halinde olan topluma çözümü, sadece bir günde vereceğiniz tepkiler veya yaptırımlarla değil, kalıcı çözümlerle ancak getirebilirsiniz. Bu olayı da bu kapsamda değerlendirmek lazım. Bir gün tepki üzerine tutuklama, ardından ‘unutulur nasılsa` denilerek serbest bırakılması… Bunlar da siyasi kararların başka bir görünümü hepimiz için…”